Sitede yer alan tüm yazı, belge ve fotoğraflar “FBBM” Felek Belge Birikim Merkezi’nden alınmıştır. İzinsiz kopyalanması, çoğaltılması ve kullanılması yasaktır. Arşive yazı, fotoğraf ve belge girişleri devam etmektedir.

Meslekler ve talihleri (Cumhuriyet)

Meslekler ve talihleri (Cumhuriyet)

Cumhuriyet

Yayın Tarihi: 24.06.1942

Sayfa: 3

Hadiseler Arasında FELEK

Meslekler ve talihleri

Meslekleri, yalnız sahibine getirdiği para bakımından bir tasnife tâbi tutmak yalınkat bir görüş olur.

Gazeteciyiz. Belki halimize imrenenler; belki de kıskananlar vardır. Buna mukabil bize acıyanlar olabileceği gibi.

Meslekleri bir de kalabalığın verdiği hükümler bakımından incelersek bir takımının oldum bittim evvelden mahkûm bir vaziyette olduğunu görürüz. Hak ve isabet aranmaz ama bu hükümler birer emrivakidir.

Başlıyalım. Polis, tahsildar, icra memuru, dişçi, operatör, müddeiumumî, müfettiş,  mal sahibi ve daha neden sonra gazeteci.

Halk dilinde denir ki:

— Ele cellâd lâzım. Senin nene lâzım?

Bu o demektir ki hak arayan veya vazife yaptıran mesleklere, kesen biçen san’atlara karşı halkta bir hiddet vardır.

En iyi operatörümüz hakkında ilk öfke belirtimiz:

— Kasab herif! sözüdür. Unuturuz ki o kasab herif kim bilir kaç bin kişiyi ölümden kurtarmıştır.

Eline kerpeten alan dişçiyi o anda ne kadar kötü görürüz. Müddeiumumi, ceza istediği için, tahsildar bizi paraca sıkıştırdığı, polis muttasıl tepemizde durduğu, müfettiş kusurlarımızı aradığı, icra memuru bizi zorladığı, mal sahibi her ay kira istediği için çoğumuzun infialini gıcıklar. Haklı mıdır? Ne münasebet? Fakat böyle his hükümlerinde hakkı yüzde, hatta binde kaç kişi arar?

Gazeteci de bu önceden mahkûm edilmiş ebedî bedbahtlardandır. Onu böyle evvelden verilmiş hükümlerle okuyanlar, yazılarında onun hatırından bile geçmemiş niyetleri sezebilirler. Sormadıkları, müdafaa dinlemiye lüzum görmedikleri için de hükümlerini verirler.

Bu gıyabi mahkûmiyetlerden pek azı bize kadar gelir. Hakkımızdaki hükmünü gazeteciye bir mektubla bildiren pek az okuyucu vardır. Fakat biz onların azlığını, hakkımızdaki hükümlerin azlığına delil saymayız. Biliriz ki büyük bir çokluk her gün, her satırımız için bizi kâh dalkavukluk, kâh menfî ruhluluk ile itham etmektedirler. Buna karşı yapacak bir şeyimiz yoktur.

Biz evvelden mahkûm olmuş adamlarız.

İşin kötüsü şudur ki bu çokluk hükmünü ittifakla da vermez. Bir kısmının tasvib ettiği bir yazı, diğer kısmı öfkelendirmiştir. Bereket gazeteci biraz safdil, biraz Allahlık ve mütevekkil adamdır. Yoksa bu işin faydası muhatarasına (tehlikesine, zarar ihtimaline) değmez. Frenklerin:

«Oyun mum masrafına değmez.»

Mealinde bir darbımeseller (atasözü, özdeyiş)  vardır. Eskiden evlerde toplanıp oyun oynarlar ve her kazançtan bir miktar parayı şamdanın altına koyarak ev sahibinin bu toplantı için yaptığı masrafı örtmek isterlermiş. Bu para mum masrafını dahi kapatmadığı zaman da böyle derlermiş.

Yani zararı kârından fazla olan bu meslek çoğu bir tiryakilik olarak yapılmasa idi, muhakemesi yerinde olanlar için devamda mana kalmazdı.

Ama şu var ki gazeteci hizmet ettiği kanaatindedir. Her zaman hizmet etmekte midir? Orasını iddia etmek fodulluk olur. Bu hizmet sırasında da kâh dalkavuklukla, kâh şuna buna alet olmak hatta âmme menfaatleri aleyhine çalışmış bulunmakla gıyaben mahkûm edilir. İçlerinde bu hükümleri tashihe muvaffak olan bahtiyarlar pek azdır. Gazeteciliği meslek edinen için bu hükümleri olduğu gibi kabul etmek, kaçınılmaz bir akıbettir.

 Yapacağımız şey, Allah yardımcımız olsun, okuyuculara bizi şirin göstersin duasından ibarettir. Çünkü biz, – varsa – kanaatlerini veya ona benzer fikirlerini imzasile ve inkâr edilemiyecek şekilde ortaya atan yegâne esnafız. Kabahatimizi örtemeyiz ki. Bin sene sonra da koleksiyondan arayıp, çıkarır ortaya atarlar.

B. FELEK