Sitede yer alan tüm yazı, belge ve fotoğraflar “FBBM” Felek Belge Birikim Merkezi’nden alınmıştır. İzinsiz kopyalanması, çoğaltılması ve kullanılması yasaktır. Arşive yazı, fotoğraf ve belge girişleri devam etmektedir.

Balkan Oyunlarına nasıl girdik? (Milliyet Magazin)

Balkan Oyunlarına nasıl girdik? (Milliyet Magazin)

Milliyet Magazin

Yayın Tarihi: 23.09.1973

Sayfa: 2, 3

Yaşadığımız Günler

Balkan Oyunlarına nasıl girdik?

Biz Balkanlar’da bilhassa sporda pek nadir üstünlükler gösterebilmişizdir ama kuruculukta himmetimiz büyüktür. Bu, galiba dedelerimizin 400 kişi ile bir imparatorluk kurabilmek hasletinin mirasıdır.

Şimdi bugün, hangi spor dallarında Balkan şampiyonası yapıldığını bilmiyorum ama her halde 7 -8 spor şubesinde hâlâ tertip ediliyor. Balkan Oyunları ismiyle kurulmuş olan ilk şampiyona Atletizm dediğimiz hafif atletik kolundadır. Bugün 43 senelik bir ömre malik olan bu oyunları kuranlardan bildiğime göre bir ben yaşıyorum. Onun için bunun hikâyesini anlatmak artık bir vazife oldu. Bu hikâye ile Cumhuriyet’in ilk yıllarında spor, sporcu ve hükümet münasebetleri hakkında bir fikir edinebilirsiniz.

*

1928 de Amsterdam’da yapılmış olan 9. Olimpiyat Oyunları Kafilesinin şefi ve Atletizm Federasyonu Başkanı idim. Hollanda’ya bu vazifelerle gittim. Bir gün Yunanlılardan bir davet aldım. Amsterdam’da bir otelde toplandık. Bu toplantıda Yunanlıları uzun zaman Yunan teşkilâtına hizmet etmiş Rinopulos adında bir yaşlı avukat temsil ediyordu. Romanya’yı Belçika’da tahsilini yapmış Boerescu adında sempatik ve medenî bir idareci, Yugoslavya’yı da zannederim Dobrin adında bir teknik eleman temsil ediyordu. Bulgarlar davete icabet etmişler miydi, hatırımda değil.

Orada her sene Balkan şehrinde yapılmak üzere Balkan Oyunları kurmaya karar verdik ve bu işin hazırlığını yapmayı da teklifi ileri sürmüş Yunanlılara bıraktık.

Ertesi sene 1929 ‘da Yunanlılar bizi Balkan Oyunları’na iştirak için Atina’ya davet ettiler. Gitmedik, hazır değildik. 1928 Olimpiyatları’ndan çıkmıştık, devlet bir sürü para vermişti. O zamanlar spor müsabakalarına iştirakin manası, galip gelmekten ibaretti. Hâlâ da öyle ya! Kazanmadıktan sonra neye masraf edip el âlem önünde rezil olalım, deniliyordu.

Bereket dünya böyle düşünmüyor ve onlarca, yüzlerce amatör sporcu, rezil olmayı hatıra getirmeden müsabakalara katılıyorlardı.

1929’da Balkan Oyunları Türkiye’den başka öteki Balkanlıların iştirakiyle Atina’da yapıldı. Ama biz gidemedik. Ben Federasyon Reisi sıfatiyle bu oyunların hemen bir sene zarfında tertip edilebileceğini düşünmemiştim. Hâlbuki Yunanlılar, meşhur Averof’un restore ettiği meşhur ve tarihi stadyumda yıllardır çalışıp duruyorlardı.

Yunanlılardan niye gelmediniz diye mektuplar, haberler aldık. Ama biz hâlâ İstiklal Harbi’nin tesiri altında idik. Yunanlılarla bir spor temasını, hele Yunanistan’da, pek kolay gerçekleşecek şey sanmıyorduk.

1930’ da Yunanlılar tekrar teşebbüse geçtiler. Hem yazılarla, hem şahsî dostluklar yolu ile bizi Atina’ya gelmeye ikna ettiler.

O zamanlar Federasyonlar, kararlarında serbest, seçimle teşkil edilmiş normal kurullardı. Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı da devletle alâkası olmayan normal bir millî spor örgütü idi. Ama parası yoktu. Hükümetin vereceği senelik bir kaç bin lira ile hayatını sürdürürdü. Kulüpler de kendi yağları ile kavrulup gelişirlerdi.

Buna rağmen bir aylıklı, muvazzaf kâtibimiz bir de kira ile tuttuğumuz muntazam büromuz vardı.

Yunanlılar 1928’ de Amsterdam’daki kararımıza dayanarak Türkiye’yi 1930 Balkan Oyunları’na çağırıyor ve 1929’ da Atina’da yapılmış olan Oyunları, Türkiye girmediği için resmi Balkan Oyunu saymadıklarını ve ilk Balkan Oyunları’nın 1930’ da ancak bizim katılmamızla yapılacağını bildiriyorlardı.

Girmemenin acayip olacağını düşündük. Ben kalktım Hariciye Vekili Tevfik Rüştü beye gittim. Hâli keyfiyeti anlattım. Hariciye Vekili Yunanlılarla bir spor teması yapmamızın, Atina’ya gitmemizin hiçbir mahzuru olmadığını söyledi. Fakat para için:

— Ona ben karışmam, Maliye Vekili ile görüş dedi.

Ben onun tavsiyesiyle Maliye Vekili Saraçoğlu’na gittim.

— Ne netice alacaksın delikanlı diye bana sorunca;

— Vallaha biz birinci defa Balkanlılarla temas ediyoruz. Ne onlar bizi tanıyor, ne biz onları. Ben spor müsabakalarında netice üzerine pazarlık yapamam. Para verirseniz gideceğiz, vermezseniz ret cevabı vereceğim, dedim…

— Peki dedi, 3 -4 bin lira kadar bir para verdi.

Arkasından o zaman Atina Sefirimiz olan Enis beye mektup yazarak Türk spor kafilesinin Atina’da, hele spor sahasında nasıl karşılanabileceğini ve herhangi bir taşkınlık ihtimali olup olmadığını sordum.

Enis beyin cevabı son derece müsait ve müsbet idi. Hiçbir endişeye mahal olmadığını bildiriyordu. Nitekim öyle oldu. Gerçekten Yunanlılar bizi iyi kabul ettiler. Hele Türkiye’den oraya gitmiş olan Rumlar…

Atina’ya elimizdeki atletlerin en iyilerinden 20 kişi ile gidiyorduk. Zannederim Abraham adındaki Alman antrenörümüz de vardı.

Belli başlı atletlerimiz o zaman Galatasaraylı idi, Besim Ömer, Semih, Mehmet Ali, Haydar, Mazhar, Naili, Veysi…

Bir Balkan Oyunları’na iştirak demek, bütün takıma resmi geçit kılığı ve bütün spor malzemesi tedarik etmek demekti.  İlk defa Atina’ya gidiyorduk. Derli toplu olmamız lazımdı. İş sadece bir müsabakaya iştirakten daha mühim mahiyette idi. Kılık kıyafeti düzdük, malzeme ve araçları hazırladık. Her şeyi yollu yolunca yaptık. O zamanlar İstanbul’dan Pire’ye haftada beş gün vapur vardı. Biz Romen vapuru ile hareket edecektik.

Hareket gününden iki gün evvel Galatasaray kulübü, atletlerinin millî atletizm takımı ile Atina’ya gitmesine izin vermeyeceğini bildirdi. Benim için yapılacak bir şey yoktu. Kulüp Reisi arkadaşımız rahmetli Yusuf Ziya’nın (Öniş) kim bilir hangi damarı tutmuştu. Ama bir seyahat daima caziptir. Besim Ömer, Haydar, Mazhar gibi atletler kulübü dinlemediler. Kafile ile Atina’ya geldiler. Bilhassa Semih, Mehmet Ali ve daha bir kaç kişi gelemedi. Ben hareketimizden evvel hükümete:

Millî Atletizm takımımızın bazı elemanları Galatasaray kulübü müsaade etmediğinden Atina’ya gelemiyor. Gidiyoruz. Mes’uliyet bize ait değildir, mealinde bir tel çektim. Ve Federasyon’un Umumî Kâtibi olan Menemencioğlu Muvaffak beye de geri kalanların Atina’ya gönderilmesi hususunda her türlü teşebbüse girişme ricasında bulunarak yola çıktım.

Pire 24 saatlik bir yol. Bizi Pire’ye Atina Glifada yolunda deniz kenarında Akteon adında eski bir otele indirdiler.

Balkan Oyunları’nın nizamnamesine göre 24 kişilik bir atlet kafilesinin yol parası ve ikamet iaşe masraflarını davet eden memleket üstüne almakta idi. Yunanlılar bu şartlarla 4 sene üst üste Balkan Oyunları’nı tertip ettiler. Eğer böyle yapmasalardı Balkanlarda kimse bu yükü üstüne almazdı ama Yunanlıların 70 bin kişilik meşhur ve tarihi Atletizm Stadı ve burayı dolduran seyircisi vardı. Her Balkan Oyunu onlara sarf ettiklerinden fazla irad getiriyordu.

*

Biz oyunların başlangıç tarihinden 2 gün evvel gitmiştik. Ertesi gün Muvaffak beyden Galatasaraylı atletlerin Fransız vapuru ile hareket ettiği hakkında telgraf geldi. Her halde kulübü razı etmişler izin alınmıştı. Çocuklara haber verdik. Fransız vapuru güneş battıktan sonra Pire’ye vardığı için gece Pire limanına girememiş ve bizim kaldığımız otelin açığında demirlemişti. Işıklarını görüyorduk. Ertesi gün Semih, Mehmet Ali ve diğer çocuklar da otele geldiler ve kafilemiz tamam oldu…

İlk neticeler maal’esef beklemediğimiz kadar hayal kırıcı oldu. Evvela bizim çocuklar öyle 40 -50 bin kişi önünde koşmaya alışık değildiler. Sonra da öteki milletler, bilhassa Yunanlılar bizden fazla atlete ve binaenaleyh potansiyel üstünlüğüne sahip idiler…

O zaman Arnavutluk giriyor muydu, girmiyor muydu pek hatırlamıyorum. Ama Türkiye ile birlikte Yunanistan, Yugoslavya, Romanya, Bulgaristan iştirak etmişti. İlk kuruluş protokolunu ve iştirak nizamnamesini orada imzaladık. Ve her milletten birer kurucu, birer de temsilci âza olmak üzere 10 kişilik bir Balkan Oyunları Komitesi kurduk. Başkanlığa Yunanlı Rinopulos’u getirdik. Merkezi Atina oldu. Ve hâlâ SEGAS adı ile hemen bütün Balkan sporcularının bildiği binada büroyu kurduk…

1930 da zannederim sonuncu olmuştuk. 1933 de Romanyalılarla başa baş üçüncü olduk. 1935 de İstanbul’da yapılan Altıncı Balkan Oyunları’nda yalnız cirit de bir şampiyonluk alabildik. 1940’da İstanbul’da yapılan 11. Balkan Oyunları’nda hep Yunanistan birinci olmuştu.

1936 da ilk Balkan Güreş Şampiyonası’nı İstanbul’da yaptık ve parlak şekilde şampiyon olduk… Bizde bir garip huy var… bazen füze gibi fırlıyor.. sonra duruyoruz. Bazen yavaş yavaş yükseliyor. Gene duruyoruz…