Sitede yer alan tüm yazı, belge ve fotoğraflar “FBBM” Felek Belge Birikim Merkezi’nden alınmıştır. İzinsiz kopyalanması, çoğaltılması ve kullanılması yasaktır. Arşive yazı, fotoğraf ve belge girişleri devam etmektedir.

Öğüt vermek kolaydır (Milliyet)

Öğüt vermek kolaydır (Milliyet)

Milliyet

Yayın Tarihi: 20.10.1973

Sayfa: 2

ÖĞÜT VERMEK KOLAYDIR

Doğruyu söylemek lâzım gelirse en kolay verilen şey öğüttür. Ve insanlar yaşlandıkça öğüt vermekte daha da cömert olurlar. Ne var ki bu «mal» verildiği kadar kolay alınamaz. Yâni insanlar katında öğüt pek geçer akçe değildir. Böyle olduğunu bile bile biz kâh meslek, kâh meşreb icabı yâr ve ağyâre (başkalarına) öğüt vermekten hâli (geri durmak) kalmamışızdır. Bunu iyi kabul edenler – nadir de olsa – vardır. Yalnız dinleyenler de olduğu gibi başını sallayıp kulak asmayanlar da çoktur. Bu «nasihat»in kaderidir. Her nasihat dinlense, dinleyenler de isabetli olsa, dünyada bu kadar aksaklık ve kargaşalık olmazdı..

*

«Öğüt» bir ilâçtır. Vaktini ve nev’ini iyi seçmek gerekir. Hayatımızda çok kimseye öğüt vermek fodulluğunda bulunmuşuzdur. Bunların pek, ama pek azı bizden nasihat istemişlerdir. Onlara verdiğimiz öğütler isabetli olmuş mudur? Bilmeyiz.. İstemeden sözümüzü dinlemiş değil, işitmiş olanlar çoktur. Bunların içinde başvekiller, hatta cumhurbaşkanları, gazeteci arkadaşlarımız ve dostlarımız vardır. Çoğu sözümüzü dinlememişlerdir. Belki de haklı olarak dinlememişlerdir. İçlerinde tavsiyelerimizi tutmayanların zor durumlara düştükleri olmuştur. Biz onu kendi leyhimize tefsir etmişizdir (yorumlamışızdır); ama insaflı olmak lâzımdır. Acaba nasihatimizi dinlemiş olsalardı netice daha mı iyi olurdu? Onu da iddia etmek bir nevi havada spekülâsyon sayılabilir…

*

            Ne ise!…

Bunları sayıp döktüğümün sebebi, şimdi de vereceğim öğütün eskileri gibi öyle kâh sempati, kâh – belki de – istihza (alay) ile karşılanmaya mahkûm ve havanda su dövmek kabilinden olduğunu bildiğimizi bildirmektir.

*

Elli sene gazetecilik, bir o kadar da tatlı su politikacılığı yaptım. İşim icabı şahidi olduğum hâdiselerde sebepten neticeye varmayı biraz öğrendim. Bu her zaman o kadar kolay değildir. Hele insan o hadiseleri iyice kavrayacak kadar mesafede olmayıp tam göbeğinde olursa.

*

Şimdi Türkiye’de koalisyon hükümeti kurulacaktır. Türkiye’de her zaman hükûmetler ismen olmasa da fiilen koalisyon hükûmeti olmuştur. Kitle partilerinde her kanattan adamlar hükûmete girmiş, böylece fiilen bir koalisyon olmuştur. Ama politika lügatinde koalisyon, bir mecliste bir tek partinin tam ve kâfi çoğunluk elde edemediği hallerde yapılan «imece» hükûmetlerine denildiğine göre bundan böyle artık 1950’den sonra birinci DP ve 1965’ten sonra AP hükûmetleri gibi yekpare parti hükûmeti kurmak biraz zor olacaktır. Zaten dünyada çok partili meclisleri olan memleketlerde bu hep böyle olur. Çünkü nisbî seçim usulü partileri çoğaltır. Partiler çoğalınca oyları bölünür. İşte AP’nin 1965’te topladığı oylar 1969’da başlayan bir çözülme ile 1973’te parçalanmıştır. CHP de 1946’da başlayıp 1972’de biten parçalanma ile böyle olmuştu.

Demek isterim ki; çoğunluk sistemi ve dar çevre sistemi olmayan nisbî seçim usulüyle gelen çok partili demokrasilerde «koalisyon» mukadderdir. Hatta bu koalisyonun sık sık değişmesi de mukadderdir.

*

Bunu dedikten sonra, önümüzdeki koalisyon hükûmetini kurmaya çalışan partilere hatırlatırım ki; koalisyonu kuracak ana parti onu yalnız bir tek parti ile kurarsa o partinin esiri olur. En sıkışık zamanda ilk ağızda elde edemediği tavizi ister. Alamazsa hükûmeti yıkar. Politikada samimiyet ve güven peri masalıdır. Ütopya’dır. İnsan babasına kazık atar. Hani adamın:

— Dünyada namuslu insan kalmadı. En güvendiğim adam babamdı. Onu da anamın koynunda gördüm… dediği gibidir oradaki hayat…

*

Eğer koalisyon üç parti arasında olursa o zaman tek ve küçük bir partinin tehditi altında kalınamaz. Üstelik çoğunluk marjı da daha geniş olur. Böylece hükûmette istikrar sağlanırsa da köklü işlerde beraberlik nadir olur. Ne var ki demokrasilerde sağlam bir hükûmet, memleket için her faydanın üstünde bir «nimet»tir. Batının bazı memleketlerinde bir tek sandalye farkı bir hükûmetin yıllarca iktidarda kalmasına yeter; ama oralarda particilik bir fikir ve prensip davası olarak insanları bir araya getirir. Ve bizdeki gibi 40-50 kişi birden parti başkanına küsüp partiden ayrılmazlar. Bizim sakat tarafımız budur. Ve bu oynaklık devam ettikçe Türkiye’de iktidar bir ip cambazlığı olmakta devam edecektir.