Sitede yer alan tüm yazı, belge ve fotoğraflar “FBBM” Felek Belge Birikim Merkezi’nden alınmıştır. İzinsiz kopyalanması, çoğaltılması ve kullanılması yasaktır. Arşive yazı, fotoğraf ve belge girişleri devam etmektedir.

Burhan Felek’i dinliyorum

Burhan Felek’i dinliyorum

Yayın Tarihi: 26.06.1973

Nezihe Araz

7 TEPEDEN   

BURHAN FELEK’İ DİNLİYORUM

Okuyorum demedim… Dinliyorum dedim; bilerek, aramızda, onun gibi, İstanbul Türkçesini bütün incelikleriyle konuşan kaç kişi kaldı?

Allah uzun ömür versin. Ben Televizyon İdaresinde sözü geçen bir yetkili olsam, Sayın Burhan Felek’i her gün en az yarım saat televizyonda konuştururum. Programın adını da Türkiye Türkçesi koyarım. Felek ne isterse anlatsın, nasıl isterse öyle konuşsun. Yeter ki gençlerimizin, çocuklarımızın kulağında onun sesi kalsın. İyice yerleşsin. Kelimeleri nasıl oya gibi işliyor, neresinden kırıyor, neresinden kesiyor, nerede sesini yükseltiyor, nerede alçaltıyor. Bu gizli musiki içinde dinleyenler, Türkçenin güzellik sırlarını öğrensin diyenler.

İnsanları çeşitli vesileler ve sebeplerle dinliyorum. Radyolarda, sinemalarda, konferanslarda, açık oturumlarda, kürsülerde, sınıflarda, pazarlarda televizyonda. Yüzde sekseniyle konuşanlar, Türkiye Türkçesini doğru konuşmuyorlar. Makam yerine mâkam diyorlar. Galiba yerine gâliba diyorlar, kâh telaffuz hatası yapıyorlar, kâh şive, kâh doğrudan doğruya kelime, Kerhen diyeceklerine kehren, diyanet diyeceklerine dinayet gibi.. Asıl fenası, hocalarımız, yani Türkçeyi çocuklara öğretmekle görevli olanlar da böyle konuşuyor. Ben yazmaktan ve yazılı Türkçeden değil, sadece konuşmaktan bahsediyorum bugün. Yanlış konuşulan Türkçeyi, en acımasız şekliyle televizyon yansıtıyor. Her kelimenin söylenişi, inkâr kabul etmez bir şekilde kulaklarında çınlıyor insanın. Ve fenası, yanlışları dinleye dinleye alışıyoruz, farkında olmadan kabul ediyor ve doğru diye kullanıyoruz.

Aslında Türkçeyi doğru konuşmak diye bir meseleyi mesele de yapmıyoruz kendimize. Ben çocukken babam her yaptığım yanlışı düzeltmek için uğraşırdı benimle, inkılâp kelimesinin doğru söylenişini öğretebilmek için kaç defa birlikte âdetâ bir dil jimnastiği yapmıştık. Bir gün, gazete okurken: «Aa babacığım, demiştim, Âkil Muhtar ölmüş.» Başını esefle sallayarak verdiği cevabı hiç unutmam: «Onu asıl sen öldürdün şimdi. O Âkil değil Âkîl’dir. Yani çok yiyici olan değil, çok akıllı olandır.»

Yıllar sonra anlamıştım, babamın bana ne demek istediğini. Şimdi bakıyorum, babalar, çocuklarının Türkçeyi doğru konuşması için babaları kadar itina ve titizlik göstermiyorlar. Ama, İngilizce bir kelimeyi yanlış söylediği zaman hemen bütün büyükler şahin kesiliyor.

Ana – babalar bir yana, radyo gibi, televizyon gibi, okul gibi kuruluşlarda da «güzel ve doğru Türkçe konuşmak» lâzım hattâ zarurî bir şart olarak düşünülmüyor. Yanılıyor muyum?

Bu konuda kesin cevabımızı vermeden evvel bir defa da benim yaptığımı yapın. Ben televizyonda herhangi bir açış nutkunun, bir konferansın, kulaklarımı tahriş eden yanlış Türkçesiyle karşı karşıya gelince, gözlerimi kapıyor ve konuşmayı hayalen, üstat Burhan Felek’ten dinliyorum. Gerçek sesini dinleyemediğim için. Bir usta beste gibi geliyor bu konuşma bana. Bilmem bu hatırlatmamız Televizyon idarecilerinin kulağına erişebilir mi? Bilmem Türkçenin güzellik sırlarını bize ulaştırmada üstad Felek himmetimi dinleyicilerden esirger mi?