Bektaşi Çarşıda
Cumhuriyet
Yayın Tarihi: 07.05.1953
Sayfa: 3
Hadiseler Arasında FELEK
Bektaşi Çarşıda
Bu zamanda gerçi Bektaşi dervişi kalmadı. Ne âyinine, ne dergâhına meydan var;
fakat Bektaşi mevcut. Fıkraları ile, fukaraları ile aramızda dolaşır dururlar.
Bunlardan biri bir kaç gün evvel çarşıdan geçiyormuş. Balıkpazarında tabla tabla..
duran balıkları görmüş. Saikai merak ile sokulmuş:
— Evlâdım (kalkanları göstererek) bunlar nedir?..
— Balık efendibaba..
— Biliyorum, ne balığı?
— Kalkan balığı!
— Ya! Demek kalkan balığı budur. O, üzerindeki rakamı -gözüm seçmiyor-
okuyamadım.. Ne yazılı?
— 300 efendibaba!
— Bunlar 300 senelik kalkanlar mı?
Balıkçı güler:
— Efendibaba! Maytaba mı alıyorsun bizi. 300 senelik kalkan olur mu?..
— Evlâdım.. Beş yüz senelik kalkanlar bile var.
— Bunlar bugünün kalkanları. 300 yaftası da fiatı.
— Anladım.. Bunlara neden kalkan dediğini. 300 kuruşa olduktan sonra bunlar
piyasada durur mu? Tabii kalkar.
Balıkçı gülmüş… Bektaşi kılıcı göstermiş:
— Şu tombul nedir?
— Kılıç efendibaba..
— O da balık değil mi?
— Tabii.
— Onun üzerinde ne yazılı?
— 500
— Demek 500 üncü fetih yılı için tutuldu?
— Yok be babam.. Bu beş yüz kuruş, kuruş… Verirsin beş yüzü, yersin kılıcı…
Bektaşi güler ve sorar:
— Şu tablanın içerisindeki pullu balık nedir?
— Karagöz.
— Aa! Ne kılığa girmiş.. O kaça?
— 750. Ama halis karagöz..
— Ayol karagözün halisi sahtesi olur mu?
— Bunu Pendik’te tuttular..
— Neyi?
— Karagözü?
— Demek ki sayfiyede bulunuyor?
— Valla bilmem..
— Karagöz de mirasyedi olmuş desene!.
— Öyle oldu babaefendi.. Şunları sormadın…
— Evet, ufak tefek şeyler de, pek gözüm tutmadı…
— Ama o gümüş’tür, gümüş…
— Halis mi?
— Tabii…
— Bundan şimdi ne yaparlar?
— Alâ tava yaparlar.
— Eskiden kaşık yaparlardı…
— Hiç işitmedim…
— Ben de senin dediklerini hiç duymamıştım.. Bana baksana evlâdım. Bizim bir
tanıdık vardı. Palamut, palamut. Ne oldu ona..
— Oooo? Onu sorma! O çok yükseldi.. Şimdi bulsak. Tekini bir buçuk kâğıda zor
veririz.
— Çingene palamudu da mı?
— Çingene palamudu da.. Sen ne söylüyorsun efendibaba.. Şimdi çurçurlar bile para
ediyor.. Deniz bereketli oldu…
— Çingene palamudu da.. Sen ne söylüyorsun efendibaba.. Şimdi çurçurlar bile para
ediyor… Deniz bereketli oldu…
— (İçini çekerek) Görüyorum evlâd.. Hakikat bereketlenmiş. Baksana.. Çingene
palamudu görünmez olmuş, karagöz sayfiyeye çekilmiş…
Ve giderken balıkçı sordu:
— Balık istemez misin?
— Nasıl istemem… Ben İsterim. Ama öylesine yükselmiş ki, artık o beni istemez.. dedi
ve çekti.
B. FELEK