Sitede yer alan tüm yazı, belge ve fotoğraflar “FBBM” Felek Belge Birikim Merkezi’nden alınmıştır. İzinsiz kopyalanması, çoğaltılması ve kullanılması yasaktır. Arşive yazı, fotoğraf ve belge girişleri devam etmektedir.

Biraz şaka biraz ciddi (Milliyet)

Biraz şaka biraz ciddi (Milliyet)

Milliyet

Yayın Tarihi: 18.05.1981

Sayfa: 2

BİRAZ ŞAKA BİRAZ CİDDİ

Eskiden beni tanıyanlar bilirler ki, aslında ben bir mizah yazarı olarak ortaya çıkmıştım.

İlk önce yazılarıma verdiğim “fıkra” adı da lâtife manasına gelirdi.

Ve uzunca bir zaman Nasrettin Hoca ve Bektaşi fıkraları ile okuyucularımızı birazcık olsun, güldürmek istemiştim. Bazen buna muvaffak olduğum da olurdu. Yeni nesil hatta ondan evvelki nesil, belki bilemezler. Benim “Felek” adında iki cilt mizahî hikâyecikler kitabım vardır. Bunların mevcudu kalmamıştır.

Neyse lâfı uzatmayalım. Ben eskiden insanları güldürmeye çalışırdım. Bunda başarılı olduğum da olurdu. Hatta bu çeşnide verdiğim konferanslar çok rağbet görürdü.

Bilmem herkes benim gibi mi düşünür. Ben yaşlanınca, hani bize talebemiz ve okurlarımız, hoca, hoca, diyorlar ya, biz de yaşlı bir hoca sanıp kendimizi ciddileştirdik. Öyle ki, artık açık saçık fıkra yazmaya bile utanıyorum.

Bu tamamiyle sakat bir psikozdur. İnsanlar yaşlandıkça, mizaçlarını ve huylarını değiştirmezler. Saçı, sakalı ağarır, ama neşesi, şakası, esprisi kaybolmamalıdır.

Bunun en büyük iki misalini vereyim. Birisi meşhur hicivci İrlandalı Bernard Shaw. Ötekisi de Rus asıllı olup Fransa’da yetişmiş büyük artist Sacha Guitry (Saşa Gitri okunur)’dir. Onun için bugün bir aktüel (güncel) konu olan Ermeni meselesi hakkında biraz şaka, biraz ciddi bir yazı yazmayı münasip gördüm.

Bir Ermeni balıkçı reisi var, Artin Reis. Biraz argo konuşur, ama bizim Artin Reis’in ağzı o kadar bozuk imiş ki, arkadaşları, ahbapları artık dayanamayıp papazdan rica etmişler:

— Bilirsin papaz efendi, bizim Artin Reis, iyi adamdır, lâkin ağzı biraz bozuktur. Şuna bir iki lâf et de ağzını düzeltsin, demişler.

Papaz da, Artin Reis’i çağırmış:

— Biliyorsun, Artin oğlum, senin için ağzı bozuktur diyorlar.

— Hangi geçmişi boklu söylemiş bu lâfı.

— Evlâdım, işte görüyorsun, ağzın bozuk.

— Papaz efendi, haklısın, ben ne edeyim de bu ağzımı düzelteyim.

— Şimdi diz çökeceksin, Meryem Ana’ya bir daha küfür etmeyeceğim diye yemin edeceksin, deyince, Artin Reis, papazın önünde diz çöküp:

— Ah, Meryem Anacığım, bokudar (bu kadar) zamandır küfür ettim, bundan sonra küfür eder isem mübarek kıçın ile ağzıma ……. demiş.

Fıkra burada biter.

İşin şaka tarafı bitti, gelelim ciddi tarafına.

Osmanlı İmparatorluğu Birinci Cihan Harbi’nden yenik çıkınca daha Anadolu harekâtı başlamadan kurulmuş olan İstanbul hükümeti Anadolu’daki Ermeni tehcirinde vazifesini hakkı ile ifa etmediği için birçok memuru cezalandırdı.

Hatta bunların içinde Boğazlıyan ilçesi kaymakamı Reşit Bey isminde bir zatı, bu husustaki ihmalinden yani Ermenileri ciddi şekilde korumadığından dolayı idama mahkûm etti ve astı.

Ermenileri korumadığı için Türk memurlarını cezalandıran ve o zaman halk arasında Kürt Mustafa denilen zatın sıkıyönetim mahkemesinde Ermenileri korumadığı için memurlarını ağır cezalara çarptırırken, acaba Ermenileri haksız yere Müslümanlara zulüm etmiş, kendi adamlarından bir kimseye fiske vurdular mı?

Buna mukabil Sadrazam Talât Paşa’yı, Sait Halim Paşayı, hatta Ermeni yetimlerini muhafaza ve himaye etmiş olan Sakallı Cemal Paşa’yı, hep Ermeniler öldürdü. Almanya’da vukua gelen bu intikam cinayetlerinin faillerini o devirde mahkûm etmedi.

Gerçekten Rusya’nın 1915’de Türk Silahlı Kuvvetleri’ni Çanakkale cephesinden ayırıp kuzeye çekmek için giriştiği bu manevra Ermenilerle Müslümanları birbirlerine kırdırmıştır. Ama bugün artık tarihe gömülmüş, Osmanlı devrinde olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu kanlı macerada hiçbir tarihî ve güncel sorumluluğu yoktur. Bunu bizzat Ermeniler de bilirler.