Sitede yer alan tüm yazı, belge ve fotoğraflar “FBBM” Felek Belge Birikim Merkezi’nden alınmıştır. İzinsiz kopyalanması, çoğaltılması ve kullanılması yasaktır. Arşive yazı, fotoğraf ve belge girişleri devam etmektedir.

Birkaç not! (Milliyet)

Birkaç not! (Milliyet)

Milliyet

Yayın Tarihi: 17.12.1934

Sayfa: 3

FELEK

— Gezgin yazıları —

Birkaç not!

Dünyayı vazife tashih eden bir hoca gözüyle görmek istemem. Tatsız olur. Böyle görsem de okuyuculara öyle göstermek faydasızdır. Bilirim. Hepiniz uzun tafsilât ve derin anlatışlardan hoşlanmazsınız. Onun içindir ki, böyle seyahatlerde size Hors d’oeuvre – ordövr tarzında notlar vermeyi tercih ederim.

* * *

Fransa’da şimdi politika âlemini meşgul eden şey buğday işidir. Buğday ihtiyaçtan fazla. Ekmek Fransa’da pahalı. Hükûmet fazla buğdayı satın alıyor. Fakat satın alış ona pahalıya mal oluyor. İş ortaya çıktıktan sonra münakaşalar oldu. Şimdi iş bu sene için halledilmiş gibidir. Hükûmet buğdayın 100 kilosunu 95 franga satın almaya devam edecek. Lâkin fazlası ne olacak? İhraç etmeleri çok muhtemel. O zaman buğday piyasası az çok bundan müteessir olabilir. Bizim piyasa da bu meyanda.

* * *

Saar (Versaille Antlaşması ile Fransa’ya bırakılan Saar Bölgesi) ne olacak?. Katoliklerle Hitler aleyhtarları “yüzde elli reyimiz” (oyumuz) var. diyorlar. Hitlerciler ise yüzde seksen sanıyorlar… Bîtaraf kimseler ise… Yüzde kırk Almanya, yüzde kırk Akvam Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam, Milletler Cemiyeti) yüzde beş Fransa, yüzde on beş istiklâl reyi verilecek diyorlar.

Bence Fransızların hayale kapılmıyanlarına göre Saar (Versay Antlaşması ile Fransa’ya bırakılan Saar Bölgesi) Almanya’ya dönecek, Fransızlar madenleri satacaklar… Ve Almanlar da Saar da kendi aleyhlerine çalışmış olanlara zulmedecekler…

* * *

Bilmem bizimkiler takip ediyor mu? Mahut (bilinen, sözü edilen)) Staviksi işinde adı çıkan ve şimdi hapiste alan Bonny diye bir polis memuru var. Herifi bundan evvelki Adliye Nazırı Chéron  (Şeron) tutuyor, gazeteler de bunun bir haydut olduğunu yazıyorlardı.

Bu neşriyat sırasında Grenguvar gazetesinin yazılarına karşı Bonny zemmi kadeh davası açmıştı. Gazete beraet etti. Fakat ertesi günü Bonny’yi deliğe tıktılar. Çünkü bir kadın, kendisine bu adamın şantaj yaptığını iddia etti. Herif koteste. Gelsin sorgu, gitsin sorgu. Bütün uğraştıkları Staviski işine memur edilen Prens (Prince) ismindeki hâkimin katilini bulmak. Herif bir şey biliyor gibi görünüyor. Umumî kanaat şudur: Eğer Bonny kurtarılmadığını görürse bildiklerini söyliyecek ve bir takım büyük politikacıları haber verecek…

Parisliler, Prince’i bundan evvelki Başvekillerden bir büyük Fran Mason’un öldürttüğünü söylüyorlar.

Bir yeraltı şimendiferinin duvarında:

“Prens’in katili Bonny’dir”

Yazılı idi. Orada da abdesthane duvarı edebiyatı başlamış. Başlamış değil, abdesthaneden dışarıya çakmış. Şimdi herkes Bonny’nin baklayı ağzından çıkarmasını bekliyor.

* * *

Akvam Cemiyetinde Fransızların vaziyeti güç. Bir taraftan Yugoslav davasını gütmek mecburiyetindeler. Çünkü hem müttefikleri, hem de cinayet Marsilya’da oldu. Diğer taraftan İtalyanları ve İngilizleri zorlamak istemiyorlar. Macarlar da bu vaziyeti bildiklerinden bayağı kafa tutuyorlar. Fransa Hariciye Nazır: Pierre Laval (dışişleri bakanı) ha bre çalışıyor. Ne neticeye varacak? Belli değil. Diyorlar ki:

— Şu tethişçiliğe bir çare bulalım..

 Bana sorsalar teklif ederim:

— Siyasî mültecilerin iade edilmemesi hakkındaki hukuk-ı düvel (hukuku düvel, devletler umumi hukuku) âdetinden canileri ve cinayet müteşebbislerini çıkarmak. Bunları âdi suçlu gibi cürüm işledikleri memlekete iade etmeli. Kan dökmek ve adam öldürmek suçlarını siyasî cürüm saymaktan vaz geçmezsek bunları ayıplamaya dilimiz nasıl varır?.

Şimdi bu satırları okuyanlar:

— Bak şu fodul Felek de kalkmış Akvam Cemiyeti’ne akıl öğretiyor… diyebilirler. Fakat inansınlar ki, bu Akvam Cemiyeti’nde bazn çocukların demiyeceği lâflar söyleniyor ve fikirler ileri sürülüyor…

* * *

Öyle kızdım. Öyle içerledim ki; geçen gün yeraltı treninde bilet alıyordum. Biletçi karı verdiğim bakır meteliklerden birini itti:

— Bu geçmez.. dedi.

— Bana da vermişler, yabancıyım. Tanımam ki; dedim.

— Gözünü açmazsan böyle aldatırlar. dedi.

Bu sefer, içimden:

— Artık Paris’i tanıdım. Kimse bana kül yutturamaz diyordum. İşte 10 santimlik bir İtalyan parasını Fransız parası diye soktular… İş parada değil, aldanmada…

B. FELEK