Sitede yer alan tüm yazı, belge ve fotoğraflar “FBBM” Felek Belge Birikim Merkezi’nden alınmıştır. İzinsiz kopyalanması, çoğaltılması ve kullanılması yasaktır. Arşive yazı, fotoğraf ve belge girişleri devam etmektedir.

Buranın hali! (Milliyet)

Buranın hali! (Milliyet)

Milliyet

Yayın Tarihi: 15.12.1934

Sayfa: 3

FELEK

Buranın hali!

— Gezgin yazıları —

Paris’te dört gün oturmakla “Fransa’nın umumî gidişatını anladım„ demek budalalıktır. Amma şöyle üstünkörü bir fikir edinmek olabilir.

Buradaki tanışlarımdan biri ile dün görüşürken, geçen seferkine nazaran — yani iki yıl evveline bakılınca — bu sefer Paris’i daha canlı gördüğümü, bundan da işlerin açılmakta olduğuna hükmettiğimi söyledim.

— Yanılıyorsun! dedi. Paris git gide sönmektedir. Bakma bugünlerdeki canlılığa. Yılbaşı yaklaşıyor da ondandır. Yoksa Paris’e artık tek yabancı ayak atmıyor.

— Neden?

— Neden olsun? Çok pahalı da ondan. Belki kiralar pahalı değil. Belki bazı kadın fistanları ve harcıâlem urbalar ucuz. Lâkin hayat topyekûn pahalı. Eğlence pahalı, yiyecek pahalı.. Halbuki altı saat uzağımızda Londra buraya nazaran yüzde elli daha ucuz. Herkes budala mı, orayı bırakıp da buraya gelsin!.

Bu sözleri dinlerken İstanbul’a seyyah getirmek yollarını düşünen belediyemizin teşkil ettiği bir komisyonun İstanbul’da “ihtikâr yoktur” (hakkını yemek, vurgunculuk, karaborsacılık) dediğini hatırladım…

Size ufak bir misal: Fransa’da iyi elma yoktur. Yenecek gibi elmalar taa Kaliforniya’dan yani karası ve denizi hesap edilirse marşandiz vasıtalarının yavaşlığı ile belki 20 günlük yoldan gelir… Kilosu manavlarda, bakkallarda 40 — 45 kuruştur.

Bu yemiş bizim memleketimizde çıkar… Kaliforniya’nın bu güzel elmaları ile ancak bizim Amasya elmasının birinci kalitesi boy ölçüşebilir. Onun da kilosu İstanbul’da — manavlarda — 45 – 50 kuruştur, şimdi gel de bizim memlekette “ihtikâr yoktur” sözüne inan..

Zaten benim anlamadığım mesele bu komisyonların ne şekilde çalıştıkları…

Diyeceksiniz ki; otururlar, sigara içer lâf eder, kalkarlar… Öyledir amma ne görüşürler acaba?.. Ben olsam beş, on, yirmi zarurî ihtiyaç maddesini ele alırım… Bunların geldiği yerlerdeki ilk fiatlarını, İstanbul’daki satış fiatını karşılaştırır aradaki farkın sebeplerini arar ve bu farkı mümkün mertebe eksiltmeye çalışırım. İstanbul’da 45 kuruşa satılan elmaların Amasya’daki fiatı her halde 30 kuruş değildir. Belki bunu köylerden 5 — 10 kuruşa toplarlar. Amasya’da da 15 kuruşa satarlar… İstanbul’da bu fiat neden üç misli olur?.. Paris’te dışarıdan gelen şeylerin bile pahalılığından şikâyet ediyorlar. Biz kendi yurdumuzda yetişen yemişlerin fiatlarında dalavere yapılmasına bile mâni olamıyoruz. Benim keskin kanaatim var: İstesek mâni oluruz. Yorulmak, işlem yapmak istemiyoruz.

Parisli arkadaşımla görüşürken sözün politikaya geçmemesine imkân yoktu. Fransa’da hükûmetin bir türlü istikrar alamamasından şikâyet etti. Sözlerinden anladım ki; Burjuva denilen orta halli halk tabakası orada sağ tarafa daha yakındır. Radikalleri pek tutmazlar. Sordum:

— Tardieu’yü severler mi?.

— Hayır, maalesef ona karşı pek sempati yoktur.

— E, ne olacak?..

— Ne olacağı belli değil! Bu sıralarda bir Poincaré olmaması ne yazık!… Şimdiki Başvekil Flandin silik bir adamdır. Geçici bir kabinenin başında ne yapabilir?..

Paris’in büyük vakaları üzerinde lâflar ettik…

Meşhur otomobil fabrikatörü Citroen iflâs etmiş, meteliksiz kalmış… Bütün fabrikayı e firmayı Fransız lâstik firması Michelin (Mişlen) satın almış…

Hep tanıdığınız meşhur kokucu Coty (Koti) de top atmış… O kadar ki yiyecek ekmeği yokmuş… Vaktiyle kendisinden boşanmış olan karısı bütün kokuları ve markaları satın almış… Zaten bu adam geçenlerde ölmüştü…

Görüyorum ki, bu büyük zenginler, günün birinde bir yuvarlanıyorlar ki; bir daha kendilerini toplamalarına imkân kalmıyor.. Belki de yuvarlanırlarken farkına varmıyorlar. Bu münasebetle bir İngiliz sözü aklıma geldi:

İngiliz dermiş ki:

— Bir yerden düşerken hiç bir şey duymuyorum. Fakat yeri buluncadır ki acı hissediyorum.

Bunlar da böyle sanırım. Yeri bulmadan acısını duymuyorlar ki tetik davransınlar da düşmesinler!.

B. FELEK