Sitede yer alan tüm yazı, belge ve fotoğraflar “FBBM” Felek Belge Birikim Merkezi’nden alınmıştır. İzinsiz kopyalanması, çoğaltılması ve kullanılması yasaktır. Arşive yazı, fotoğraf ve belge girişleri devam etmektedir.

Burhan Felek’in ardından

Burhan Felek’in ardından

Milliyet

Yayın Tarihi: 12.11.1982

DÜŞÜNENLERİN DÜŞÜNCESİ

BURHAN FELEK’İN ARDINDAN

Prof. Dr. İsmet GİRİTLİ [Marmara Üni. Basın-Yayın Yüksek Okulu Müdürü]

TÜRK basınında yalnız kıdemin ve ustalığın değil, ılımlılık, sağduyu, nezaket ve sorumluluğun başlıca temsilcisi Şeyhülmuharrirîn üstad Burhan Felek 4 Kasım 1982’de aramızdan ayrılarak ebediyete intikal etmiş bulunuyor.

Fakat Felek’in Türk gazetecilerine ve Türk gazeteciliğine bıraktığı “fikrî miras”ın daima uyanık tutulmasında büyük faydalar vardır.

Gerçekten merhum Burhan Felek’in son yıllarda çeşitli vesilelerle genç Türk gazetecilerine ilerisi için birtakım mesajlar verdiğini biliyor ve görüyoruz.

Kanaatimce bunlardan bir tanesini de 1975 Aralığı’nda İstanbul’da toplanan İkinci Basın Kurultay’ında, daha önce İstanbul’da Şeyhülmuharririn seçilmiş bulunan Burhan Felek için yapılmış olan ödül verme töreninde kendisine gösterilen büyük sevgiden çok duygulanmış olan merhumun yaptığı konuşmanın son kısmında bulmak mümkündür. Merhum Burhan Felek bu konuşmada şöyle demişti:

“Arkadaşlar, Şeyhülmuharririn olmak çok güzel bir şeydir. Çok çok şerefli bir şey… Ama, bu Şeyhülmuharririn olmak yaş ve meslek ihtiyarlığı yüzünden biraz da insana hazin bir şey hatırlatıyor… Şimdi ben Allaha dua ediyorum ki bugüne kadar emek verdiğim bu hizmette bu raddeye geldim… Her gün yazı yazmak elbette bir marifettir. Bundan dolayı iftihar ederim. Ama arkadaşlar, her gün yazısını okutmaktır gazetecilik… Çünkü inanıyorum ki arkadaşlar, gazete; ne gazete sahibinindir ne de o sütuna yazı yazanındır… Gazete okurların malıdır. Ancak onlara hizmet ettikçe, gazetecilikte muvaffak olunabilinir… 1925’ten itibaren her gün yazı yazdığım için, bazen Türkiye’de gazeteciliğin bir ip cambazlığı kadar tehlikeli olduğunu gördüm. Ama bir gazeteci isterse, bu ip cambazlığını yapar. İstediğini yazabilir. Mesele kalemini kendi emrinde tutabilmektir. Kaleminin emrine giren, hislerinin emri altına girenler gazetecilik mesleğinde tehlikeli bir yola girmiş olurlar… Şunu arzetmek isterim ki okuyucuyu ümitsizliğe, taraftarlığa sevketmeyin. Her konunun bir çıkar yolu olduğunu unutmayın. Basın hürriyetinin bütün hürriyetler gibi hudutsuz olmadığını da hatırdan asla çıkarmayın…”

Fakat şuna inanıyorum ki merhum Burhan Felek’in, geleceğin Türk gazetecilerine esas uyarı ve nasihatini, memleketimizi anarşi ve terörün kuvvetle kavurmaya başladığı bir zamanda, merhumun 12 Kasım 1978 tarihli Bayram gazetesinde çıkan “Böyle Zamanlarda Gazetecinin Vazifesi” başlıklı yazısında bulmak mümkündür. Bu yazıda merhum Felek şöyle sesleniyor:

“ …Bugünlerde gazetecinin vazifesi okurları ve halkı ümitsizliğe ve dalâlet ve karanlıklar kuyusuna düşmekten korumaktır. İnancınız ne olursa olsun, emeliniz ve amacınız üyesi ve hizmetkârı bulunduğunuz topluluğu mutlu, ünlü, kuvvetli olarak yaşar görmek ve bu mutluluğa ermesine yardım etmektir. Bugün sizden bunu istiyorum. Türkiye’de çok gazeteci, çok gazete ve on beş milyon kadar gazete okuru vardır. Bunlar bölüm bölüm sizleri okurlar. Ama, beni okuyan sizi, sizi okuyan öteki arkadaşınızı okumayabilir… Hangi yandan olursanız olunuz, kimi beğenip, kimi yererseniz yeriniz, fakat karşı­nızdaki milyonları birbirine ve bilhassa memleket ve milleti bugünden yarına umutsuzluğa düşmekten koruyunuz… Cemiyet üyesi olan ve olmayan bütün arkadaşlara ve her türlü yayın görevlisine bunu; nasihat deyiniz, rica deyiniz, ne derseniz deyiniz, hatırlatırım. Arkadaş­lar; bu geçimsizlik ve sen-ben kavgasına çok kurban verdik… Demokrasiyi korumak, hürriyeti kaybetmemek için omuz omuza uğraştık. Bu uğraşılar boşa gitmesin. Bu kadar yeter artık. Dursun bu milletin çocuklarının akıttığı kan ve verdiği can… Bunu siz yapabilirsiniz. Size inanıyorum.”