Sitede yer alan tüm yazı, belge ve fotoğraflar “FBBM” Felek Belge Birikim Merkezi’nden alınmıştır. İzinsiz kopyalanması, çoğaltılması ve kullanılması yasaktır. Arşive yazı, fotoğraf ve belge girişleri devam etmektedir.

Ertuğrul Muhsin

Ertuğrul Muhsin

Cumhuriyet

Yayın Tarihi: 21.04.1969

Sayfa: 3

Hadiseler Arasında FELEK

Ertuğrul Muhsin

Bu konuyu yazmak en son bana düşer; ama belki en tarafsız ben olabileceğimi düşünerek kalemi elime aldım…

Son zamanlarda Muhsin Ertuğrul hakkında gene bir sürü dedikodu ve çekişmeler oldu… Sanat âlemimizde bu, zaman zaman müşahede edilen (gözlemlenen) bir «fenomen» dir. Bu seferki de evvelki sene başlamış bir «alerji» nin yeni bir «dökme» si oldu.. ve bu esnada açılışı yapılan «Opera» nın küşadına (açılışına) Muhsin Ertuğrul’un çağırılmamış, sahneye çıkarılmamış olması haklı tenkitlere yol açtı.

Soruşturdum.. kimseden ciddi malûmat almak kabil olamadı; fakat nihayet tesadüfler yardım etti. Bazı şeyler öğrendim… Ama bırakalım bunları da daha Toptaşı Rüştiyesi’nde okurken İbrahim Ağa çayırında top oynadığı zamandan tanıdığım Ertuğrul Muhsin Beyi topyekûn ele alalım…

Ertuğrul Muhsin Bey Türkiye’de kendi kendini yetiştirmiş bir tiyatro hocasıdır. Türkçeyi iyi bilir.. yabancı dili kendi kendine öğrenmiştir. Hayatı bolluk içinde geçmemiştir. Mahcup, mütevazı çocuktur. Türk tiyatrosuna unutulmayacak hizmetleri dokunmuştur. Yani tiyatromuz bakımından büyük kıymettir.

Ne var ki Ertuğrul Muhsin Bey titiz bir adamdır. Tiryakilikleri vardır. Hatta kaprisleri vardır; ama hangi artistin böyle huyu veya huysuzlukları yoktur? Kaprisleri yoktur?

Bugünkü haliyle Ertuğrul Muhsin, Türk tiyatrosunun bir numaralı otoritesidir. Ertuğrul Muhsin Beyi bu haliyle almak lâzımdır.

Ertuğrul Muhsin Beye komünist veya komünizan derler; değildir. Ertuğrul Muhsin Bey bütün ömrünü yüzde 10 memnun, yüzde 90 kırgın ve mahzun geçirmiş bir adamdır. Her gayri memnun gibi zaman zaman isyan etmiş, zaman zaman etrafını, hatta dostlarını kırmıştır. Ertuğrul Muhsin Bey içine kapanmış çetin bir adamdır. Dostu az, mahremi hiç yoktur.

Ertuğrul Muhsin Bey, her rejisör gibi «yeni dalga» eserlere rağbet eder. Bu eserlerin çoğu siyasîdir. Sola bakar.. veya öyle görünür.. sol âlem bunları tutar.. solun her tuttuğunu komünist sananlar vardır. Hele son zamanlarda solun neyi tuttuğu, neyi tutmadığı belli olmamış bir «yön» dür.

Zaten topyekûn kimin solcu, kimin sağcı, kimin komünist, kimin anti komünist olduğu bir türlü belli olmayan —geçen sene— Belediye mahafilinde (meclis salonunda) Muhsin Ertuğrul’un aleyhinde konuşmuşlardır. Bunlara gene orada cevaplar verilmiştir. Ama Muhsin durur, durur; birden patlar… Almıştır eline kalemi, Tiyatro mecmuasında İstanbul Belediye Meclisi üyeleri için ağır şeyler yazmıştır. Biz de o esnada o Mecliste idik.

Muhsin Ertuğrul’un beğenmediğim tarafları budur. Sanat âleminde pek az konuşur. Hatta bütün hayatında çok az yazar.. fakat böyle hiç bir sanat ve ilimle alâkası olmayan dedikoduya balıklama atılır ve o zaman hiçbir şeyi gözü görmez.

Bu adam artisttir. Yaşını başını almış kimsedir. Hakkında böyle sözler söylenmesine tahammül edemez.. bunların hepsi hakkıdır; ama bir Belediye mensubudur. Belediye Meclisiyle çatışmaya stratejisi müsait değildir. İşte Muhsin’in son serüveni böyle başlamıştır.. günlük gazetelere intikal etmiş.. ondan sonra tiyatro bütçesinden Başrejisörlük tahsisatı kaldırılmıştır. Hiç bir idarî, hatta siyasî sebep yokken, mahza (görünüş itibariyle) Şehir Meclisi ile arasının bu makale yüzünden açılması sebebiyle.. Türkiye’de işlerin yüzde doksanı hislerle, ancak yüzde onu mantık ve sağduyu ile yürür. Bundan sonra yeri lâğvedilen Muhsin Ertuğrul açıkta kalmıştır. Ben Muhsin’in yerinde olsam bu münakaşaya böyle girmem: Sadece temiz bir istifa ile işi umumî efkâra (kamuoyuna) intikal ettirirdim.

Ne ise olan oldu.. bu seneki bütçeye Başrejisörlük tahsisatı tekrar kondu.. bir de yeni talimatname yapıldı.. ben taaa 1946’dan beri bu tiyatro talimatnamesinin bir dertli iş olduğunu bilirim, dokunmaya gelmez.. ama politikacılar, hele mahallî politikacıların bir takım hesapları vardır. O hesaplara göre talimatnameler yapılır. Ve her zaman bu talimatnameler tatbik edilemez. Ne ise.. bu sefer de bir talimatname yapılmış.. ve Şehir Tiyatrosunun bütün sanat ve idare bakımından en büyük salâhiyeti Muhsin Ertuğrul’a verilmek istenmiş. Yani her şey, her iş, her meselenin halli Başrejisörlüğe verilmiştir.

Bizde sanatkârlar, artistler yani zevk-i selim adamları idare işlerinde hep heder edilmiştir. En iyi doktorlarımız başhekimlik gibi hastahane kâhyalıklarında çürütülmüştür. Büyük sanatkâr, küçük idare hesaplarından ne anlar? Anlarsa sanatı nerede kalır? Ne ise buna rağmen Muhsin oraya getirilmek istenmiştir. Şimdi orada bir şeyler dönmüş görülüyor.. Meclisin ve âmme efkârının arzusu üzerine Muhsin Ertuğrul’un oraya gelmesi kararlaşmış.. bunu Muhsin’e duyurmak lâzım. Resmen duyurmak lâzım.. telefon edilmiş.. Muhsin konuşmamış.. ve bunun üzerine tayin yapılmamış.. bunlar «püf» noktalar ama insanın da «ofsayt» olmaması lâzım. Şimdi herkes bir tarafta..

— Öyle olmamalı idi, böyle olmalıydı…

Kim haklı, kim haksız…

Geçmişte iftiraya uğramış bir artistle, hakarete uğramış bir Şehir Meclisi’nin arası bulunacak ve Belediye bir sanatkâr kazanacak.. burada herkese iyi niyetle çalışmak düşer.. Belediyeye, Meclise, tiyatroya ve Muhsin Ertuğrul ile dostlarına.. bütün bu gayretlerin —tam yapıldığına kani değilim— hiç bir taraf bu işin müspet yola girmesi çaresini düşünmemiş.. ama hiç kimse… Herkeste bir kapanıklık ve inat.

Şimdi:

— Muhsin Ertuğrul feda edilir mi idi .. diye dövünüyoruz.. Muhsin Ertuğrul feda edilmezdi ve edilmemeliydi; ama her yandan da biraz bu işe yardım edilmeliydi.. kışkırtmak değil…

Meselâ Muhsin Ertuğrul dâvet edildiği Opera’nın açılışına gitmemiş. Dostları onu oraya getirselerdi bu iş kendiliğinden hallolurdu.

B. FELEK