Sitede yer alan tüm yazı, belge ve fotoğraflar “FBBM” Felek Belge Birikim Merkezi’nden alınmıştır. İzinsiz kopyalanması, çoğaltılması ve kullanılması yasaktır. Arşive yazı, fotoğraf ve belge girişleri devam etmektedir.

«Hayat» a saygı.. (Cumhuriyet)

«Hayat» a saygı.. (Cumhuriyet)

Cumhuriyet

Yayın Tarihi: 08.09.1965

Sayfa: 3

Hadiseler Arasında FELEK

«Hayat» a saygı..

AIbert Schweitzer isminde bir Alman doktoru Afrika’da «Lambarene» de kurduğu «cüzzam» lılar hastanesinin başında çalışırken 90 yaşlarında öldü. Yeni nesil bu cüzzam denilen hastalığı bilmez. Bunların hastalarına eskiden «miskin» denirdi. Karacaahmet mezarlığının içinde bir de «Miskinler Tekkesi» vardı. Buraya bu cüzzam hastalığına tutulmuş olanlar giderlerdi. Bu hastalık o zamanlar «iyi olmaz» bir dert olduğu ve insanın azasını, yüzünü, gözünü tahrip ettiği için bu işi dinî bir merhamet cereyaniyle idare etmeyi düşünenler bir «dergâh» kurmuşlardı. Bu tekkenin önünde tepesi tas gibi çukur bir taş vardı. Hayır sahipleri sadaka vermek isterlerse bu taşın çukuruna bırakırlar, tekkedeki hastalar da gidip oradan alırlardı. Sadakanın böyle vasıtalı şekilde verilmesinin sebebi el ele deyip de hastalık bulaşması korkusu idi.

İşte Doktor Schweitzer bu hastalığın pek yaygın olduğu Orta Afrika’da zenciler için bir hastane kurmuş ve ömrünü bu işe vakfetmiş bir filozof ve bir âlim idi. 1952’de kendisine Nobel Sulh Mükâfatı (Nobel Barış Ödülü) da verilmişti.

Doktor Schweitzer tam mânasiyle insan-ı kâmil idi. İnsanların en vahşi ve şirret oldukları bir devirde insanlığın mânasını ve vazifesini telkin etmiş, her türlü rahatlık ve refah imkânlarını terk ederek kendini Afrika zencilerinin ortasında «miskin» lerin hayatlarını kurtarmak uğruna vakfederek buna numune vermiştir. Doktor Schweitzer’in felsefesi kendi ifadesine göre «hayata saygı» dan ibaretti.

Zaten bütün «sırrı hilkat» yani kâinatın yaradılışının sırı bu iki kelimede toplanmıştır. Âlem, «hayat» tan ibarettir. Ve hayat büyük yaratıcıdan bir parçadır. İnsanlar hep bunun sırrını keşfe çalışmışlar, bulamamışlardır. Hep tahminler ve faraziyeler içinde bocalamaktadırlar.

Doktor Schweitzer bu sırrı keşfetmekten ziyade bu «gerçek» e saygı gösterilmesini istemiş ve söylemiştir. Çünkü dünyada her şeye sahip geçinen insanın yegâne sahip olamadığı şey «hayat» dır. Bu yüzden ona saygı göstermelidir. Bir «can» bütün bir âlemdir. Yıkmaya kimsenin hakkı yoktur. Hatta insan kendi «hayat» ına da sahip değildir. Bunun içindir ki «intihar» her dinde ve ahlâkta reddedilmiş bir tasarruftur.

Biz de bu satırları «hayat» felsefesine kapılmak için değil, hayatın  «aziz» liğini göstermek için yazıyoruz. İnsan insana münasebetler, hatta insan – hayvan münasebetleri dahi bu kaideye dayanırsa insan biraz daha insanlaşır. Bektaşilerin birbirine «can» diye hitap edişlerinin sırrı da budur. «Can-ı aziz» bir ilâhi emanettir. Kimse ona ilişememelidir. Ve bütün insanın kemali bunda özetlenir.

İnsanlar bir takım insanların heykellerini diker, onu ebedileştirmeye özenirler; bir kadirşinaslıktır. Fakat dünya heykellerini bir araya toplarsanız kaç tanesi «hayat» ı kurtarmış ve korumuştur, kaç tanesi milyonlarca hayatı feda etmiş olanlara aittir. Bir düşünün de Doktor Schweitzer’in bize bir bedahet  (brelirgin delil, aşikar) gibi görünen «hayata saygı» sözünün hâlâ insanlar arasında ne kadar itibari olduğunu siz takdir ediniz.

Tabii bir müddet sonra Doktor Schweitzer’in de bir yere bir heykelini dikeceklerdir. Belki de Afrika’nın ücra bir köşesine, yahut doğduğu kasabanın bir meydanına.. ve kaç kişi gelip ziyaret edecek ve kaç kişi:

— Ben de bunun gibi hareket edeyim! diye ondan örnek almak isteyecek.. ben pek iyimser değilim!

Bununla beraber gene de insanlarda insani hizmet ve fedakârlıklara az çok itibar edildiğini de görmemiş değiliz.

Meselâ Londra’da Times nehri kenarında bir büst görmüştük. Bizi gezdirenlere bunun kime ait olduğunu sorduktu.

— Londra’da ilk kanalizasyonu yaptıran adam! olduğunu öğrenince —kendimize göre— şaşmıştık. Bu bir memlekete kanalizasyonun yapacağı hizmeti ve o olmazsa halkın ne gibi tehlikelere maruz kalacağını birdenbire idrak edemeyişimizden ötürü olmuştu. Sonra yavaş yavaş bu «fikir» e ısınmıştık. Ne var ki insanlar da sınıf sınıf.. Doktor Schweitzer gibi kâmil adamlar ender-i nadirattandır. İnsanların yüzde beşi onun gibi olsa yani hemcinsine faydalı olmayı «ideal» edinse idi, dünya gül gülistanlık olurdu; ama söyleyenler, insan acılarını, sefaletini, insanlığın dramlarını terennüm edenler vardır ve çoktur.. bunlar bu «nâle» lerinde ((feryat figan eden) muvaffak oldukları nisbette fazla para kazanırlar. Fakat kendileri bir fakirin, bir hastanın, bir nâmurâdın elinden tutmazlar.. işte Doktor Schweitzer bunu yapmıştır. İnsanların en muhtaç, en fakir, en âlil (hastalıklı, sakat) olanlarının edebiyatını yapmakla değil onların içine girip hastalarını tedavi ederek hayatlarını korumakla insanlığın hakiki rolünü göstermiştir. Şimdi böyle adam Cennete gitmez de kim gider?

B. FELEK