Sitede yer alan tüm yazı, belge ve fotoğraflar “FBBM” Felek Belge Birikim Merkezi’nden alınmıştır. İzinsiz kopyalanması, çoğaltılması ve kullanılması yasaktır. Arşive yazı, fotoğraf ve belge girişleri devam etmektedir.

Siyasî liderlik.. (Cumhuriyet)

Siyasî liderlik.. (Cumhuriyet)

Cumhuriyet

Yayın Tarihi: 12.06.1964

Sayfa: 3

Hadiseler Arasında FELEK

Siyasî liderlik..

Oldum olası, ‘liderden sonra ne olacak?’ meselesi dünya milletlerini meşgul etmiştir.

Kabile reisinden devlet başkanına kadar hep bu tasa, insanları bir takım şekiller bulmaya çağırmıştır. Hükümdarlığın zuhuru (ortaya çıkması) ve veraset sistemine (hanedan üyelerinden birinin başa geçmesi) bağlanması «lider» den sonra kimin geleceğinde patırtı çıkmasın diyedir. Napolyon dahi kendini imparator ilân etmek suretiyle işi verasete bağlamıştı.

İslamiyet’te Halifelik yoktur; muhaddis (Hadis bilimiyle uğraşanlara verilen İslami ünvan) bir makamdır. Bir müddet seçimle olduktan sonra o da verasete bağlanmıştır. Bunun sebebi hep «liderden sonra» ki çekişmeleri önlemektir.

Modern devler siteminde devlet başkanı ya cumhurreisidir, ya hükümdardır; cumhur reisi ise usulü dairesinde seçilir. Hükümdarsa varisi yerine oturur.

Siyasi liderlere gelince; bunların hiçbiri kendinden sonra gelecek olanı hayatlarında bildirmemişlerdir. Gandi müstesna. O, hayatında Nehru’yu kendine muavin seçmişti.

Son zamanlarda birçok siyasî liderlerin idare ettikleri topluluklar üzerindeki şahsî nüfuzları o kadar fazla olmuştur ki, bunların ölümlerinden sonra ona yakın çapta bir lider bulmak endişesi umumileşmiştir. Rusya gibi kapalı rejimlerde bu liderlerin doğuşu, çıkışı, bir takım sert kanunlara bağlıdır. Stalin başa geçebilmek için yüzlerce Bolşevik liderini yok etmiştir. O kadar ki, kendisi öldükten sonra kendi arkadaşları, bunların intikamını almış ve onu bir kere daha öldürmüş, tarihî hayatını imha etmişlerdir. Liderlik her yerde aynıdır, fakat doğuş şekilleri ayrıdır. Çin’de Mao da mücadele ile başa geçmiştir. Milliyetçi Çin’in başındaki Çan Kay Şek de aynı tarzda lider olmuştur.

Hülâsa (özet) şudur ki, gerçekten bir milletin başına geçen liderler, büyük mücadele veya milli başarılarla, yani bileğinin ve kafasının kuvvetiyle oralara geçerler. Onun için onların ölümünden sonra yerine adam bulmak zor olur. Dünya, şimdi liderlerin en tesirli olduğu bir devri yaşıyor. Kennedy’nin ölümü gerçi Amerika’yı başsız bırakmamıştır; ama lidersiz bırakmıştır.

Bugün Fransa için bir “De Gaulle’den sonra” problemi vardır. Bizim için “İnönü’den sonra” problemi olduğu gibi. Devlet adamı ve siyasî adam mevcudu zengin olan İngiltere’de böyle bir mesele mevzuubahis (söz konusu) olmuyor. Nitekim “Churchill’den sonra” bir buhran çıkmadı. Oradaki sistem başka.

Hindistan’da Nehru’ya kendinden sonra gelecek olan «halef» in kim olduğunu sordukları zaman:

— Eğer bunu şimdiden haber verirsem; onu benim sağlığımda muarızlarım (karşıtlarım), hücumlarıyla mahvederler. Onun için kimseyi gösteremem, demiştir. Zannedersem bütün liderlerin, bütün başbuğların endişesi budur.

Bizde de aynı sual İnönü’ye sorulmuş:

— Sağlığımda benden istifade etmesini bilin, kâfidir. Cevabını vermiştir.

Bizde siyasî partiler, maalesef hâlâ şahsi liderlerin kuvvetiyle ayakta durur. Henüz hiçbiri tam mânasiyle gayrişahsi bir siyasî birlik halini alamamıştır. Bu, yalnız Türkiye’ye mahsus bir eksiklik değildir. Dünyanın pek çok taraflarında aynı hal mevcuttur.

Bugün dünyada şahsı ile bir idare sistemini tutan veya takviye eden liderler çoktur: Kruşçev bunlardan biridir. Mareşal Tito, Çinli Mao, Çan-Kay-Şek, Salazar, General Franco, Nâsır, Ben Bella, Burgiba, Eyüp Han.. hattâ Castro gibi. Bugün – tam mânasiyle – Batılı demokrasiler dışında kalan memleketlerdeki liderlerin kurduğu şahsî idarelerde «ondan sonra ne olacak» ukdesi vardır.

Son günlerde Adalet Partisi de liderini kaybetmek bedbahtlığına uğradı. Partililer, şimdi yerine kimi getireceklerini endişe ile düşünüyorlar. Haklıdırlar da.. bir şahıs üzerine kurulmuş muvazeneler (dengeler), o şahsın ortadan çekilmesiyle bozulur. Tekrar dengeyi kurmak zor olur. Atatürk’ün ölümünden sonra arkada kalanlar, İnönü’nün şahsında onun haletini görmekte tereddüt etmedilerdi. Çünkü İnönü, Atatürk’ün hayatında zaten Hükümet Başkanı idi.

Liderler, kendilerine halef göstermezler; gösteremezler. Bunun bir çok yararları ve mahsurları vardır. En başlıcası Nehru’nun dediğidir. Daha lider hayatta iken halefini zayıf düşürürler.

Bence liderlik bir seçim işi değildir. Bir liyakat işidir. Ya tereddütsüz olarak seçilir, ya kendi kendini bileği, kafası, varlığı kuvvetiyle seçtirir. Bir liderin kendinden sonra gelecek lideri seçmesi halef için bir kuvvet değildir. Aksi bir zaaf olmadığı gibi.

B. FELEK