Sitede yer alan tüm yazı, belge ve fotoğraflar “FBBM” Felek Belge Birikim Merkezi’nden alınmıştır. İzinsiz kopyalanması, çoğaltılması ve kullanılması yasaktır. Arşive yazı, fotoğraf ve belge girişleri devam etmektedir.

Moral sağlığımız (Bayram Gazetesi)

Moral sağlığımız (Bayram Gazetesi)

Bayram Gazetesi 24.04.1964 Sayfa: 2

Burhan Felek

Gazeteciler Cemiyeti Başkanı

Bayram gazetesi –adı üstünde- bayramdan bayrama çıkan bir mevkutedir. Bundan başka bayram gazetesi çıktığı günler, başka gazete çıkmaz. Bu onun önemine ayrı bir parça ekler.

Diyecek odur ki bayramdan bayrama her gazetenin sustuğu günlerde çıkan «Bayram Gazetesi» nin sesi sadece bir cemiyetin değil İstanbul basınının sesi sayılabilir. Onun için bu sütunlarda her bayram bazı ahkâm yürütür, efkâr ileri süreriz. Bu bayram ele almak istediğimiz mevzu bir toplumun hele sıkışık ve zor zamanlarda en çok muhtaç olduğu «Moral Sağlık» ve bunun karşısında gazetecinin rolüdür.

İnsanlar yaradılışlarının değil de, daha ziyade terbiyeleri bakımından iyimser, kötümser oldukları gibi millet ve cemiyet olarak da asık veya güler yüzlü olurlar. Mesela İngilizler «gülmez» likleriyle meşhurdur. Buna mukabil İtalyanların san’atkâr ve neş’eli ruhları da malûmdur. Bu milletlerin içleri de böyle midir? Onu araştırmasak da dış görünüşleri böyledir. Türklerin de dış görünüşleri pek güler ve güleç değildir. İçleri de hep tasalıdır. Sokakta yürürken karşıdan gelenlere bakınız… -Çoluk çocuk istisna edilirse- yüzü gülen adama rastlamazsınız. Ama bu, dar zamanda da, geniş zamanda da böyle olmuştur. Bu gördüklerinizin yüzünü de bedbaht, hasta veya sıkıntılıdır diyemezseniz. Buna tesadüf kanunları manidir. Kabul etmek lazımdır ki; tarihte Türkler çok neş’eli, zevkli bir cemiyet teşkil etmişlermiş. Harp sıralarında bile çalıp oynamak için düzdükleri türküler, havalar hâlâ alaturka musikinin şaheserleri arasında yaşar.

Ordu hareket halinde iken mehterler, çengiler ve çağanaklar peşinden gider, askerin neş’esini, şevkini muhafazaya Serhad türküleri adı altında şimdi yarı yiğitlik, yarı oyun havaları hep bu sıralarda işlenmiş eserlerdir. Bunları dinlediğimiz zaman içimizde bir ferahlık, bir neş’e, göğsümüzde bir kabarma duymaktayız..

Gel gelelim.. yakın tarihte pek kat’i bir çizgi çizmemekle beraber İkinci Mahmut’tan bu yana cemiyet ve fertler küsmeye başlamıştır. Hâdiselere mi, tarihe mi neye küsmüştür? Bilinmez.. ondan sonra hep suratlar asıktır.

Bu neş’esizlik, bu surat asıklığının zararları çoktur. Herkes herkesi tesiri altında bırakır.. insanların etrafa yaydığı bir ruh vardır. Bu koku gibidir. İyi koku ve kötü koku nasıl bir kimsenin bir meclisteki varlığını istenir veya istenmez hâle getirirse, bu güler yüzlü, neş’eli olup olmamak da böyledir. Biz son asırda hiç yüzü gülmeyen bir cemiyet olmuşuzdur. Bunun bütün hayati faaliyetlerde kolektif veya ferdi yaşayışımızda menfi tesiri olmaktadır. Neş’esiz bir adamın, neş’esiz bir yerde çalışan bir adamın randımanı eksik, muhakemesi ve kararları isabetsiz olur. Neş’e, gülmek, hayatından memnun olmak, hayatta muvaffak olmanın baş şartıdır.

Hangi hadiselerin bu cemiyeti ve bu fertleri bu kadar abûs çehreli hale getirdiğini tahlil etmek zordur. Bunu yüzde yüz hadiselere yüklemek doğru değildir; çünkü pek hareketli olan şu yakın tarihimizde bile mes’ut ve sevinçli hadiseler ve devirler geçmiştir.

Nasreddin Hocanın:

— Ben senin gençliğini de bilirim, dediği gibi biz o zamanları da biliriz. Diyecek şudur ki; biz uzun zamandan beri küsmüş bir milletiz. Kime küstüğümüz de belli değildir. Bu küsmekten de bir fayda elde ettiğimiz yok. Tersine zarar görmekteyiz. Bizde her eğlence meclisinin karakolda bitmesi bu yüzdendir. Bunun bir çaresi vardır. Ve bu çare basının elindedir. Hâlâ Türk basını da küskün, neş’esiz, asık suratlıdır. Güldüren, eğlendiren, oyalayan tarafları zayıftır. Biz çocuklarımızı Amerika tuhaflıklarına güldürtürüz. Her gün gazetelerimiz okurlarına büyük puntolarla mutlaka bir facia, bir dram haber verir. Zaten küskün olan halk büsbütün bezgin hale gelir. Doktorlar şimdi hastalarına haklı olarak “Gazete okumayın!” Tavsiyesinde bulunuyorlar.

Her memleketin kendine göre sıkıntıları vardır; ama bunlarla beraber yaşamak ve manevi kuvvetlerini sarsmamak çarelerini ve yollarını da bulmak lâzımdır. Bu bayram, işte bu noktayı belirtmek istiyoruz. Bir milletin başarısı, sıkıntılara ve hatta felâketlere dayanması moralinin, neş’esinin yerinde olmasıyla mümkün olur. Basın olarak, hatta radyo olarak bunu yaptığımıza ve böyle bir tasamız olduğuna inanmak güçtür. Açık rejimde acı tatlı gerçeklerin bilinmesi lazımdır. Fakat mübalağasız ve gerçek sınırları dahilinde kalmak şartıyla. Her gün bu halkın sinirlerini didik didik etmeye kimsenin hakkı yoktur. Daimî alarm edebiyatı milletin moralini bozmaktan, neş’esini kaçırmaktan başka şeye yaramaz.

Her cemiyetin bir moral sağlığı vardır. Bu sağlığı korumak -modern cemiyetlerde- basına, radyoya, sözü ve sesi dinlenenlere düşer.