Sitede yer alan tüm yazı, belge ve fotoğraflar “FBBM” Felek Belge Birikim Merkezi’nden alınmıştır. İzinsiz kopyalanması, çoğaltılması ve kullanılması yasaktır. Arşive yazı, fotoğraf ve belge girişleri devam etmektedir.

İsimler ve «ad»lar (Milliyet)

İsimler ve «ad»lar (Milliyet)

Milliyet

Yayın Tarihi: 22.11.1973

Sayfa: 2

İSİMLER ve «AD»lar

Bir zat bana mektup yazmış. Daha küçük yaştaki oğlunun ismini beğenmiyor. Ona bir ek isim istiyor ve bunun da gazetede yayınlanmasını istemiyor. Doğrusunu söyleyeyim. Ben eskisi kadar rahat mektup yazamıyorum. O bizim için artık külfet oldu. Benim sekreterim de yok ki; dikte edeyim. Ondan ayrı olarak ben de isimlerimiz ve adlarımız hakkında bir yazı yazmak istiyor, vesile arıyordum. O mektup bana bu fırsatı verdi… Şimdi Türk babalara ve analara isim hususunda bazı malûmat vereceğim, bâzı usûller öğreteceğim. Bunlar, onlara rehber olabilir.

Efendim… Türklerin iki vasfı vardır. Birisi Türklük, İkincisi Müslümanlık… İsimlerimizin de bu iki vasfı anlatır olması tercih edilir. Doğrusunu isterseniz Hilâfetten evvel Osmanlı Türkleri buna dikkat etmiş­ler ve İslâmî isme fazla ağırlık vermemişlerdir. Meselâ ikinci padişah Orhan Beyin adı bir Türk adıdır. Timur, Babür hep Türk isimleridir. Aransa daha pek çok bulunur. Sonradan Müslüman isimlerine ve bilhassa Peygamber, Dört Halife ve Ehl-i Beyt dediğimiz Hz. Muhammed’in aile efradının isimlerine ve Kur’an’da adı geçen bazı peygamber İsimlerine rağbet edilmiştir. Bâzan da ikisini birleştiren isimler de olmuştur: Mehmet Ali gibi…

Bunun yanı başında Müslüman Türklerde bir göbek adı usûlü vardı. Bu göbek adı mutlaka bir İslâmî isim olurdu. Bu İslâmî isimler de dediğim gibi 15-20’yi geçmezdi. Mehmet, Mustafa, Ali, Osman, Hasan, Hüseyin, İsmail, İbrahim, Bekir, Yusuf, Ömer, Ahmet, Mahmut gibi… Kadınlarda da Ayşe, Fatma, Zehra, Hatice gibi…

Anadolu’da gerçi aile ismi yoktu ama ailelerin şöhretleri vardı. Çapanoğulları, Karamanoğulları, Germiyanoğulları gibi… Bunlar büyükleri… Köylerde bile Topaloğlu, Keleşoğlu, Köroğlu gibi aza eksikliği İle birçok Mehmet’ler, Ahmet’ler ayırt edilmeye çalışılırdı. [Şimdi futboldaki dört Mehmet’e numara koyuyoruz. Halbuki yeni öğrendim. Birinin adı Fuji Mehmet imiş. Çünkü bu isimde bir Japon markalı motosiklete binermiş.]

Ulemada ise Yesarizâde, Turşucuzâde, Karaçelebizâde, Dürrizâde gibi isimler mutlaka kullandırdı. Köylüler böylece lâkab ve şöhretleriyle aynı isimleri ayırt edebilirken şehirliler sadece bu göbek adlarına başka mânalı isimler koyarlardı. Meselâ benim göbek adım Mehmet iken adım Burhaneddin idi. Sonraları hangi Burhaneddin olduğunu tefrik İçin babalarımızın adını eklemeye başladık. Soyadından önce benim adım Mehmet Burhaneddin Ziya idi. Hâlâ nüfus tezkeremde ve pasaportumda Mehmed Burhaneddin yazılıdır. Ancak resmî bir istida ile pasaportuma «Burhan Felek» adımı da ilâve ettirmişimdir. Ama bilhassa soyadı kanunundan sonra herkes kendi kalbinde yatan «aslan»a göre bir soyadı aldı ve o hızla Türkçe ve Türk tarihine ait isimlere rağbet hâsıl oldu. Meselâ Erol, Levent, Yavuz gibi… Şimdi bu isimler çoğaldı. O kadar ki bir zamanlar Mehmet ne kadar çoksa şimdi de bu isimler o kadar çoğaldı. Ailelerimiz, yukarıda söylediğim göbek adı usûlünü ihmal etmezlerdi. Çocuklarımızın iki adı bir de soyadı olacaktı. Bu da normaldi. Yâni meselâ Hüseyin Erol, Mustafa Erol, Ali Levent, Osman Levent, Yusuf Levent, Hakkı Levent, Yeniçeri devrinin bahriye askerlerine verilen, fakat Türkçede boylu poslu insanlara sıfat olarak kullanılan Levent’e, Şahlevent gibi ekler yapılabilirdi.

Edebiyat Fakültesinde doktora verse idim eski yeni isimler üzerine bir tez hazırlardım. Pekâlâ da kazanırdım. Doktora deyince hatırıma geldi. Biliyorsunuz… Bir fakülteden diploma alanlara lisansiye derler. Eğer doktora yapmamışsa doktor unvanını alamaz ve böylelerine eğer bir branşta çok himmeti ve hizmeti varsa ona fahrî doktorluk unvanı verilir. Ben Hukukta iken o zamanın imtihan tekrarı şeklindeki doktorasına itiraz ederek bütün sınıf doktoraya girmedik ve doktor ünvanlı olamadık. Ne kadar iyi etmişim… Ne farkımız var, hukuka riayet etmekte… Ben hiç olmazsa zahmetini çekmedim… Ama ne zaman Almanya’ya gitsem bana Doktor Felek derler. Orada çöpçü bile doktor!