Sitede yer alan tüm yazı, belge ve fotoğraflar “FBBM” Felek Belge Birikim Merkezi’nden alınmıştır. İzinsiz kopyalanması, çoğaltılması ve kullanılması yasaktır. Arşive yazı, fotoğraf ve belge girişleri devam etmektedir.

Okuma, yazma bahsi (Tan)

Okuma, yazma bahsi (Tan)

Tan

Yayın Tarihi: 23.09.1936

FELEK

Okuma, yazma bahsi

Şimdi bizde okuryazarların nispeti nedir, doğrusu pek iyi bilmiyorum amma Cumhuriyet devrinden beri açılan mekteplerin adedine bakılırsa bu nispet okur yazarların leyhine bir hayli değişmiştir, sanırım.

Ben çok okuryazar olmanın bir hayat zarureti olduğuna kail değilim. Hatta rahat ömür, asûde ve müreffeh bir hayat yaşayanlar içinde âlim denecek kadar okuryazarların nispeti hiç okuma yazma bilmeyen ümmi zenginlere nazaran çok daha azdır. Ve doğrusu bu istatistik okuryazarlığın pek de leyhine bir müşahede değildir. Değildir amma büsbütün okuması yazması olmayana da doğrusu güç tahammül edilir. Onun için yeni İspanya Başvekili’nin okuması yazması olmadığını okuyunca doğrusu kırmızı olsun, sarı olsun İspanyollara acıdım. Hemen evlerden ırak.

İşin fenası şudur ki okuması yazması olmayan adamın yanında okuma yazmadan, cehaletten falan da bahsedemezsiniz.

Bu, Frenklerin:

— Asılmışın evinde ipten bahsedilmez, dedikleri gibidir.

Gerçi zekâdan kinaye olarak derler:

Kayseriliye sormuşlar:

— Okuman, yazman var mı ?..

— Yok, amma, Kayseriliyim, cevabını vermiş.

Ben Kayserili değilim. Onun için zekânın Kayserililer nezdinde ne dereceye kadar okuryazarlık yerini tuttuğunu kestiremedim, amma bu lâfın da büsbütün boş olmadığı muhakkaktır.

Dün okuması yazması olmayan bir zengin yanında idim. Birisi koltuğu altında bir sürü evrak-ı perişan(darmadağın evrak) ile içeri girdi. Hali hatırdan sonra bu evrak-ı perişandan bir tane çekip ümmî  (okuma yazması olmayan) ganiye (zengine) sundu. Dört sayfalı bir küçük ceride gazete) imiş.

Verirken de:

— Vaktiniz olduğu zaman…. (Okursunuz!) diyecekti. İrkildi:

— Vaktiniz olmadığı için emredersiniz okurlar. Siz de dinlersiniz. dedi. Dedi amma, öteki hemen suratını astı.

Bu da güç:

— Okursunuz.. dese, adama alay ediyor gibi gelecek.

— Okutursunuz! deyince de okur yazar olmadığı hani yüzüne vuruluyormuş gibi oluyor.

Arkadaşlarımızdan bir şehir uşağı vardır. Tam İstanbullu külhanbeyi tipidir. Okuması yazması çok değildir amma, semai yazar, rahat münakaşalar, hattâ müğalatalar (yanıltmaca, safsata) yapar.

Geçende görüşürken sordum….

— Ne yapıyorsun?

— Okuyorum, dedi.

— Yaaa dedim. Ne okuyorsun?

— Gazel…. Cevabını verdi. Öyle okumaya canım kurban..

B. FELEK

Babam merhumun eski bir dostundan bana iltifat eden bir mektup aldım. Sözleri babamın sözleri gibi beni mütehassis etti. Kendisine burada teşekkürü saygı borcu bilirim.

B. F.