Sitede yer alan tüm yazı, belge ve fotoğraflar “FBBM” Felek Belge Birikim Merkezi’nden alınmıştır. İzinsiz kopyalanması, çoğaltılması ve kullanılması yasaktır. Arşive yazı, fotoğraf ve belge girişleri devam etmektedir.

Partiler, partililer (Cumhuriyet)

Partiler, partililer (Cumhuriyet)

Cumhuriyet

Yayın Tarihi: 11.05.1966

Sayfa: 3

Hadiseler Arasında FELEK

Partiler, partililer

Geçen sene mart ayında Londra’da Muhafazakâr Partiyi ziyarete gitmiştik. Kendimize göre sualler sorduk.. yazmıştım o  zaman bunları. Bu 300 senelik İngiliz partisi namına bizimle konuşan zat, Muhafazakâr Partiye aza olmak için dört şart arandığını söylemişti. Hatırımda kaldığına göre, bunlar arasında karakter sahibi, hesabını bilir olmak gibi vasıflar da vardı. Bilhassa karakter sahibi olmak şartı iyice aklımda kaldı.

Son zamanlarda senatör adayları arasında bazı isimler gözüme çarptı. Adamın her şeyi var, karakteri yok.. ama her devirde herkese yaranır. Böyle muz gibi politikacıya can kurban.

Zaten dikkat ettim. Türkiye’de partiler öyle uzun uzadıya okur yazar, ilim yapar, ağır başlı adamları tutmuyorlar.. ama hepsi böyle.. nerede var dedikodu yapan.. nerede var sulu sulu politika esprisi ve liderlerin taklidini alan.. nerede var maraza çıkaran onları alıyorlar.. onların da yürüteceği politika bu kadar oluyor. Dikkat ediniz.. bizim politikacılar gerek kendi aralarında, gerek rakipleriyle esaslı bir memleket meselesi, meselâ: Demiryolu ve kara yolu nakliyat meseleleri, gıda istihsal (üretim) ve istihlâk (tüketim) merkezleri arasındaki irtibatlar.. toptan ve perakende fiatlar arasındaki fark, Türkiye’de içme suları, şehir suları… Türkiye’de milli eğitim politikası, Türkiye’de askerlik meseleleri, Türkiye’de üniversite dâvaları, Türkiye’nin gıda bahsinde kendi kendine yetmesi meselesi.. Türkiye’de manevî kıymetlerin değersiz hale gelmesinden doğacak meş’um (uğursuz) neticeler, Türkiye’de ifratçıların aşırı artan nüfuzuna karşı alınacak karşı tedbirler..

Ben daha iki sahife yazabilirim.. bunlardan hiçbiriyle meşgul değiller.. gelsin dedikodu, gitsin dedikodu.. ve bunun neticesi olarak Mecliste dövüş ve sövüş.. ihbarlar, vâhimeler (şüphe) ve arama taramalar. Ondan sonra tabii kızılca kıyamet..

Gider mi böyle?.. Gitmez.. ne olur?. Herhalde aklımız başımıza gelir de demokrasinin bu, particiliğin bu, partinin bu olmadığını anlarız.

Böyle iyi idare edilmeyen çok partili demokratik rejimlerde halkın bütün bunlardan yorulup yorulmadığı, bütün bunları tasvip edip etmediği seçimlerden anlaşılır.. şu önümüzdeki senato seçimine bakalım iştirak nisbeti ne kadar düşük olacak?

Çok acıyorum bizim halka, bizim partilere ve partililere! Birbirlerini dövüp sövmekle değil, konuşup sevmekle bu memleketi idare edebilirler. Yoksa bu halk, ümitsizliğe düşer. Ondan da rejim ve memleket için pek hayırlı neticeler doğmaz.

— Ne yapalım? diye soranlara tavsiyem:

Bir parti ve particilik semineri mi olur, kursu mu olur; bir yetişme ve yetiştirme tezgâhı kurup oradan geçmeli. Yoksa yıllardır, denenmiş ampirik usullerle çalışmak, su dökmekten ileri gitmez. Benden söylemesi.

* * *

Bir şey daima dikkatimi çeker. Partiler — ne hikmettir bilinmez — daima yeni ve bilhassa dönek âzaya pek rağbet ederler. Galiba parti yöneticileri üyeleri elbise gibi telâkki ediyor, yenisini tercih ediyorlar. Hele çevirme olursa. Kimse alınmasın; bu bir nevi siyasi zamparalık oluyor. Hani kocalar vardır, evindeki gül gibi karısını bırakır, dışarıda yosmalar arar. Bizdeki parti yöneticileri de böyle. Kırk yıllık eşini bırakıp komşudaki veya sokaktaki güzele bakıyor. Sade bakmakla kalsa ne mutlu! Üstelik onu «harem» ine alıyor. Eski eşi de tabii ya boşanıyor, ya «Ya sabur» çekiyor.

Atatürk, ailede çok karılılığı yasak etti, ama politikada – galiba hatırına gelmedi ki – bir şey söylemedi. Böyle oynak münasebetleri öngören siyasi parti idareleri, memlekette siyasi ahlâkın yerleşmesine engel olmaktadırlar. Politikada gerçi vefakârlık yoktur; ama vefasızlık, şıpsevdilik de şart değildir.

Unutmamalı ki nihayet particilik de bir «beşeri münasebet» tir. Bütün beşeri münasebetlerde aranan maddi ve manevi şartlar onda da aranmalıdır. Yoksa bir siyasi aile olan partilerde dirlik düzenlik ve hayırlı «halef» yetiştirme imkânı ortadan kalkar. Hele mavi boncuk politikası işin içine girdi mi, iş çığırından çıkar. Ben bunları yazarım. Kırk senedir de yazıyorum. Dinleyen, anlayan olur mu bilmem; ama yazmak benim vazifemdir. Anlamak ve anlayışlı olmak onların.

Ne olur bilir misiniz?.

Partilerin mevcutları azalır.. çoğaltmak için de başka vasıtalar ve çekici çarelere başvurulur. Bunun başında «menfaat» gelir. Böylece iş «çıkar» a bindi mi, o partiden ve partiliden hayır gelmez.

Partiler, birer memleket endişesi ve hizmet emeli topluluğu olmadıkça faydalı olamazlar. Bizde bir parti reformu lâzımdır.

B. FELEK