Sitede yer alan tüm yazı, belge ve fotoğraflar “FBBM” Felek Belge Birikim Merkezi’nden alınmıştır. İzinsiz kopyalanması, çoğaltılması ve kullanılması yasaktır. Arşive yazı, fotoğraf ve belge girişleri devam etmektedir.

Partilerin düştükleri gaflet (Cumhuriyet)

Partilerin düştükleri gaflet (Cumhuriyet)

Cumhuriyet

Yayın Tarihi: 30.09.1957

Sayfa: 3

Hadiseler Arasında FELEK

Partilerin düştükleri gaflet

Seçimlerde parti içi faaliyetlerini iyi bilenler, -hatta bilmeyenler- bu mühim hengâmede partilerin ve ekseri partililerin daima aynı gaflete düştüklerini görürler.

Bu gaflet, Türk seçmenlerini yalnız partiler mensuplarından ibaret sanmalarıdır. Halbuki Türkiye’de partilere mensub olanların sayısı en geniş bir tahminle üç milyonu bulmaz. Halbuki seçmen sayısı on milyonun üstündedir. Ve bütün seçim neticelerine geri kalan bu 7 milyonluk bağımsız kütleler hâkimdir. Partilerin kazanmağa çalışacakları işte bu oylardır. Kendi mensublarının oyları değil.

Son günlerde iktidar matbuatında -tutar veya tutmaz- yeni bir tezin müdafaası yapıldığını görüyoruz.. Bir hayli tehditkâr olan bu müdafaa yazılarında, kendi partisinden başkasına rey veren bir partilinin hile yaptığından bahsedilmektedir.

Evvelâ şuraya parmak basmak lâzımdır ki bir partiye rey vermek için ona kayıtlı olmak iktiza etmediği gibi bir partiye yazılı olanların da mutlaka kendi partilerine rey verecekleri bir kanunî zaruret değildir. Bu olsa olsa karşılıklı ve zımnî (gizli) bir sözleşmenin ahlâkî icabıdır. Ancak bu icap karşı tarafın da sözlerini tutmakla mukayyeddir (gözetmek zorundadır). Bir parti mensubu kendi partisinin tutumunu ve namzetlerini beğenmese de mutlaka ona oy verir diye yasa yoktur. Ve bu nihayet parti telâkkileri ve memleketseverlikle muvazi giden bir şahsi tasarruftur ki kimsenin ona müdahalesi kabil ve caiz değildir. Bununla beraber partiler, partilileri disiplin yoluyla -beğenmeseler dahi- kendi listelerine rey vermek hususunda zorlasalar bile bağımsızlara ne diyebilirler? Onlar istedikleri adama rey vereceklerdir.

1950, 1954 seçimlerindeki karma listeler, seçmenlerin mebus intihabında (milletvekili seçiminde) mutlaka bir partinin görüşüne iştirake kendini mecbur tutmadığını göstermiştir. Son tâdillerle (düzeltili değişimler) karma liste ortadan kalkıp da adam seçmek yerine liste seçmek zarureti ortaya çıkınca seçmenler -pek tabii olarak- kendilerine en cazib gelen listeye oy vereceklerdir. Bundan daha sarih bir hak olur mu?. Memleket çocuklarının vazifesi inandığı kimseleri desteklemesi değil midir? Ve nihayet bu memleket çocukları her söylenen lâfa aldanıp kanaatini değiştirecek kadar safdil ve kayıtsız ise onların ekseriyeti o zaman ne mana ifade eder? Milletin efradını böyle bir zan altında bulundurmağa kimin hakkı vardır? Hangi kanun veya hangi kanun tefsircisi bir seçmenin istediğine rey vermesini ve bu esnada muhtelif telkinler altında bulunmasını menedebilir? Propaganda nedir? Bir telkin değil midir?.

Hâdise şudur ki: Halk herkesi dinler ve dinlemelidir!. Memleket idaresini eline vereceği kimseleri ve onların siyasî kanaat ve tutumlarını iyice tetkik etmeli, kendince hasıl olan kanaate uygun listeyi desteklemelidir.

Zaten demokrasideki seçim mekanizması böyle işler.

İşin acıklı tarafı şudur ki daima olduğu gibi seçimin bu normal ve mahrem cereyanına gene münevverlerin ifade vasıtası olan bir kısım matbuat ve bir kısım kalemler mani olmağa çalışmaktadır. Onun içindir ki bizde hürriyet ve demokrasinin yerleşmemesinin vebali münevver zümrenin boynundadır. Biz münevver kütlenin mutlaka aynı partiyi tutmalarını veya bir programı desteklemelerini isteyecek kadar dar düşünceli değiliz. İstediğimiz liste ve adam seçme hürriyeti gibi tabii ve normal hakların hatta en sıkı kanunî kayıtlar dahilinde dahi kullanılması babında münevverler arasında -bugün görülen -şiddetli zıddiyet değil, en ufak ihtilâfın dahi mevcut olmamasıdır. Çünkü bu, partiler üstü bir davadır ki o sağlanmazsa, parti, demokrasi, seçim gibi şeyler manasız kalır.

B. FELEK