Sitede yer alan tüm yazı, belge ve fotoğraflar “FBBM” Felek Belge Birikim Merkezi’nden alınmıştır. İzinsiz kopyalanması, çoğaltılması ve kullanılması yasaktır. Arşive yazı, fotoğraf ve belge girişleri devam etmektedir.

Serbest güreşlerin sonu (Tan)

Serbest güreşlerin sonu (Tan)

Tan

Yayın Tarihi: 09.08.1936

Sayfa: 6

Berlin Olimpiyatları

Serbest güreşlerin sonu

Serbest güreşçilerimizden hiçbirinin serbest güreşi bilmedikleri bu suretle meydana çıktı

Deniyor ki bu akşam serbest güreş bitecek. Allah vere öyle olsa. Çünkü güreş peşinden koşmadan halimiz harap. Ancak kaçamak olarak stadyuma gidip biraz atletizm görebiliyoruz.

Güreşin burada da zararını gördüğüm için, atletizm hesabına müteessirim. Öğleden evvelki güreşlerde Mersinli Ahmet, İsveçli Lindblom’a karşı güzel bir güreş yaparak sayı hesabı ile galip geldi. Ancak hakemler ekseriyetle galebe (galibiyete) kararı verdiler. Ankaralı Hüseyin de İngiliz Fox’u sayı hesabı ile yendiği gibi, Küçük Ahmet de kendi sıkletindeki İngiliz Cazaux’u 5 dakikada çabucak temizledi.

Sıra itibariyle Büyük Mustafa, İsviçreli Dätwyler ile güreşti. Gerçi Mustafa hâkim güreşmekte idi ise de İsviçrelinin güreşi bilen bir adam olduğu görülüyordu. Esasen İsviçreli muttasıl Mustafa’ya açık verdiğinden de bir oyun hazırlamakta olduğu anlaşılıyordu. Bir ara Mustafa, İsviçreliye salarken kafa kolla yere düştü ve köprü kuramadığından yenildi. Ayağa kalktığı zaman hastalanmış gibi görünüyordu. Sonradan öğrendik ki; beli incinmiş ve en az üç dört gün istirahate muhtaç imiş. Onun için gece Estonyalı Neo’ya karşı “abandone” ettiğinden hükmen mağlûp addedilerek tasfiyeye uğradı.

Sadık, talihsizlik eseri olarak düştüğü Finlandiyalı Pihlajamaki’ye tuşla ve 5 dakika 25 saniyede yenildi ve tasfiyeye uğradı. Çoban, 928 de kendisini sayı hesabı ile yenmiş olan Gering’le güreşti. Alman, hasmının kuvvetini bildiği için çok ihtiyatlı güreşiyordu. Bir aralık Çoban, Almanın kolunu kapmak istedi. Alta düştü ve fena vaziyetini ıslah edemeyerek köprü kuramamazlıktan 3 dakika 30 saniyede tuşla yenildi. Ahmet üçüncü devrede karşısına çıkan müthiş Estonyalı Palusalu’ya da sayı ile yenilerek tasfiyeye uğradı.

Akşamki güreşlerde Yaşar, Finlandiyalı diğer Pihlajamaki’ye 2 dakika 40 saniyede tuşla mağlûp olarak tasfiyeye uğradı. Ankaralı Hüseyin Amerikalı Lewis’e 5 dakika 43 saniyede tuşla mağlûp olarak tasfiyeye uğradı. Küçük Ahmet, Macar Zombori ile güreşti ve 5 dakika 35 saniyede tuşla yenildi, tasfiyeye uğradı. Bütün bu güreşlerde en talihli ve müsait netice alan Mersinli Ahmet oldu. Öğleden sonra da güreştiği İtalyan ve İsviçreliye sayı ile galip geldi. Önünde kendinden iyi puanı olan Finlandiyalı güreşten çekildiğinden ve Amerikalıya da sayı ile mağlûp olduğundan Ahmet üçüncü oldu. Kendi sıkletinin birincisi Fransız Poilré, ikincisi de Amerikalı Voliva’dır.

Şimdiye kadar birinci defa olarak Olimpiyat direğine, velev ki üçüncülükle, Türk bayrağını çektiren Mersinli Ahmet’i tebrik etmeliyiz.

Yaptığımız 23 serbest güreş müsabakasının onunu sayı ile, birini tuşla kazandık. Kaybettiğimiz 12 müsabakadan dokuzunu tuşla, üçünü sayı ile kaybettik. Bütün bir takım serbest güreşçilerimiz içinde hiçbirinin serbest güreş bilmedikleri hepimizin gözümüzün önünde meydana çıktı. Bu neticeden sonra da hâlâ bizde serbest güreş mevcut olduğunu, hele İsviçre, Amerika, Macaristan güreşçilerini gördükten sonra iddia eden olursa cesaretine şaşmamak kabil olmaz. Diğer taraftan şurası da kayda değer ki Büyük Mustafa’nın belinin incinmesi ve Çoban Mehmet’in maneviyatının kırılmasını intaç etmiş olan bu grekoromen şampiyonlarımızın serbest güreşe sokulmaları macerası da umarım ki bu mektup intişar ettiği (yayınlandığı) sırada menfi tesirlerini (olumsuz etkilerini) göstermeğe başlamış olmasın.

Eğer bu kadar kalabalıkla buraya gelecek yerde, meselâ Estonyalılar gibi ümitli olduğumuz birkaç kişi ile gelseydik netice hem bugünkünden daha iyi olur, hem de takımımızın güreş bilmediği hakkında âleme söz ettirmemiş olurduk. Lâkin bizde güreş denince garip bir ısrar ile futbol takımı gibi mutlaka yedi kişiyle iştirak edilir diye bir kanaat teessüs etmiş ve efkâr da öyle hazırlanmış olduğundan iki iyi güreşçinin peşine böyle dört beş de zayıf takarak sürüklemekteyiz.

Bence bütün bu kalabalık seyahatlerin, yanlış iddiaların önüne geçecek yegâne mekanizma bir müstakil (bağımsız) Olimpiyat Komitesi’dir. Şayanı dikkat şeylerden biri de şudur k,i İstanbul’da güreşmeye gelen ve Çoban’a serbest güreşte mağlûp olan Finlandiyalının, memleketini Olimpiyat’ta temsil edeceği söylendiği halde, bu adamı buralarda gören olmadı. Yerine bir diğeri gelmiş. Bizi en ziyade müteessir eden cihet Çoban gibi, Mustafa gibi kendisine ümit bağlanmış kuvvetlerin maalesef hiç hazırlanmadıkları müsabakalara sokulmaları ve sokulmadan evvel de onlara dünya güreşçileriyle çarpışacak kudrette olduğunu gösterir müsabakalar tertip edilmesidir. Bu güreş macerası her halde epey mütalaaya değer bir mevzu olmuştur.

Burhan FELEK