Sitede yer alan tüm yazı, belge ve fotoğraflar “FBBM” Felek Belge Birikim Merkezi’nden alınmıştır. İzinsiz kopyalanması, çoğaltılması ve kullanılması yasaktır. Arşive yazı, fotoğraf ve belge girişleri devam etmektedir.

Sinemaya dair (Tan)

Sinemaya dair (Tan)

Tan

Yayın Tarihi: 01.02.1937

Feleğin Konferansları

Sinemaya Dair

Sevgili dinleyicilerim;

Bugün size biraz da eğlenceli olan bir mevzu seçtim. Sinemadan, sinema yıldızlarından ve filmlerden bahsedeceğim. Unutmayınız ki sinema karanlıkta görülür ve eğer size birisi karanlıkta ne görülür derse hemen “— Sinema görülür!,, diyebilirsiniz.

Ulema sesi:

— Cenabı hak ulemaya zeval vermesin!

— Amin! Sinema karagözün alafrangasıdır. Yalnız karagözde hayal perdenin ardındadır. Sinemada önünden gelir. Sinemada artistler değişir. Karagözde değişmez, Karagözde de, sinemada da artistler değneğe takılır. Şu farkla ki sinema artistleri bunun pek farkına varmazlar.

Film denilen şey bir nevi şerittir.

— Ne şeridi?

— Yani şerit gibi uzun bir kurdeledir. Bunu bir makineye takar, sinema oynatırlar.

Herkes karagözde perdenin yakınına oturur, sinemada uzağına. Bana sorarsanız perdeden ne uzak, ne yakın bulununuz. İkisinin ortası en muvafık yerdir.

Birtakım meraklılar sinemada perdenin ardında bir şeyler var sanırlar.

Bu bir gaflettir. Ardında bir şeyler olmadığı için perde koymuşlardır. Boşluğu görülmesin diye! Sinemaların hepsi eskiden sessizdi. Halk sessizlikten bıktı. Sesli film yaptılar. Şimdi perdede gördüğünüz hayal ayni zamanda lâf da eder. Sanmayın ki bu ses o adamların ağzından çıkar. Hayır! Bu ses, perdenin iki yanına saklanmış “hoparlör” lerden çıkar.

Sinema seyretmenin de kendine mahsus edep, erkânı vardır. Evvelâ unutmayın ki sinemada yanınızdakinin ne yaptığına – velev ki gözün kuyruğiyle de olsa – bakmak ayıptır. Bundan başka sinemada Amerikan fıstığı, Şam fıstığı, fındık, kabak çekirdeği yemek, sakız çiğnemek doğru değildir.

Sucuk, pastırma, fasulye pilâkisi, terator gibi sarmısaklı yemekler yiyip de sinemaya gidilmez.

Şişman Ermeni madamı:

— Ah! Ağzını seveyim! Bayılırım pilâkiye!..

Kısık sesli kaptan:

— Al benden de o kadar

Felek:

— Sinemaya pek baskın sarhoş olarak da gitmek iyi değildir. İnsan sızar.

Bir de önündekinin ensesine öksürmek ve aksırmak, bağırarak esnemek de adaba mugayirdir (aykırıdır)

Ayağı, ağzı ve kunduraları kokanların mümkün ise sinemanın tenha yerlerine oturmalarını insaniyet namına rica ederim.

Birtakım münasebetsiz adamlar bilirim, sinemada lâf ederler. Sohbet edecek adam sinemaya gitmez, evinde oturur yahut kahveye gider. Sinemada yanlışlıkla yanındakinin cebinden fıstık alıp yemek, kendi mendilini dalgınlıkla yanındakinin cebine koymak, karanlıkta sinemaya girip boş diye birinin kucağına veya bir şapkanın üzerine oturmak, sıra aralarından yerine girip çıkarken başkalarının ayaklarını çiğnemek, karanlıktır diye ayağınızı sıkan kunduralarınızı çıkarmak, ayakkabılarınızı önünüzdeki koltuğun oturak yerlerine dayayıp oturanın elbisesini berbat etmek, genzini çekip (Hark!!) diye yere tükürmek, program verenle para pazarlığı etmek, dolgun mide ile sinemaya gidip uyumak ve bilhassa horlamak, dalgınlıkla solda bulunan eşini sağında zannedip sağdaki yabancı bayanla hoşbeş etmiye kalkmak, Türkçe dublaj edilmiş bir filmde Maurice Chevalier’yi, Türkçe söylüyor görüp her yerde öyle konuştuğunu zannetmek, Greta Garbo’ya âşık olmak, Janette MacDonald’ı perdede görünce aşkı kabarıp tabanca çekmek ve tabanca yoksa, içini çekmek, filmlerin altındaki yazıları nutuk söyler gibi yüksek sesle okumak, sinemada görülen her bıyık biçimini kendi dudaklarına, her saç biçimini kendi başına ve her kaş şeklini kendi kaşına tatbik etmeye (uygulamaya) kalkmak hele yasak olduğu halde sinemada cıgara içmek yakışık alır şeyler değildir.

Yaşlı kadın:

— Yaşa evlâdım!.. Oh olsun! Söyledin de içim boşaldı. Aman ne iyi ettin vallahi!

Genç bayan:

— Bu söylediğiniz sözlere hiç lüzum yoktu. Biz sinemanın da, filmin de, artistin de ne olduğunu biliriz.

Ermeni madamı:

— Mamzel! Çok biloorsanız bana Moris Şövalye’nin adresini verirsiniz?..

— Siz ne münasebetsiz kadınsınız? Ne bileyim ben Moris Şövalye’nin adresini?..

— Zoo, ne kızıyorsunuz. Bir kötü lâf ettim?

— Daha ne söyliyeceksiniz?

Felek:

— Gürültü etmeyiniz rica ederim. Bir şey soracaksanız benden sorunuz.

Bir ses:

— Greta Garbo nerelidir?

Kısık sesli kaptan:

— Samatyalı.

— Hayır, Lânga’da oturur.

Felek:

— Greta Garbo sütbesüt Arnavut’tur?

— Ya Moris Şövalye!

— Moris Şövalye bir rivayete göre Maltızdır, bir rivayete göre de Kırımlı..

Bu esnada konferans salonunda bir feryat kopar:

— Yangın var. Yetişin yanıyor..

Herkes ses olan tarafa koşarlar ve heyecan arasında ulemadan olan zatın konferans salonunda gizli cigara içerken fitilli çakmağını söndürmeden cebine koyduğu ve pantalonunun cebini yaktığı anlaşılır ve bu patırdı esnasında Felek konferans salonunu terk eder.

B. FELEK