Sitede yer alan tüm yazı, belge ve fotoğraflar “FBBM” Felek Belge Birikim Merkezi’nden alınmıştır. İzinsiz kopyalanması, çoğaltılması ve kullanılması yasaktır. Arşive yazı, fotoğraf ve belge girişleri devam etmektedir.

Tavuklar horoz oluyormuş! (Tan)

Tavuklar horoz oluyormuş! (Tan)

Tan

Yayın Tarihi: 08.02.1937

Feleğin konferansları

Tavuklar Horoz oluyormuş!

Sevgili dinleyicilerim:

— Bugün size mühim bir meseleden bahsetmiye ve her birerlerinizin fikirlerini almıya geldim. Yalnız söze başlamadan evvel bütün mutat dinleyicilerimin burada olup olmadıklarını anlamak isterdim. Kaptanı göremiyorum

Arka saflardan kısık bir ses:

— Buradayım gözüm! Biraz üşütmüşüm de kaloriferin yanına oturdum (öksürükler)

— Geçmiş olsun. Aman dikkat ediniz. Havalar pek ittiratsız, ya genç bayan nerede?

(Bu esnada hızla içeri giren genç bayan)

— Buradayım işte! Şimdi de yoklama mı başladı? Size de üstat üstat! dedikçe kendinizi gerçekten üstat sanıyorsunuz; bizi de mektepli.

Felek:

— Hayır efendim ne münasebet! Yahu bugün mühim bir mevzua temas edeceğim de herkesin burada bulunmasını istedim. Sizi de göremeyince sordum:

— Vapuru kaçırdım da ondan geciktim.

Felek:

— Efendim! Size şaşılacak bir haber vereceğim:

Yaşlı kadın:

— Aa! Hayırdır inşallah. Aman evladım yüreğimi oynattın!

— Yook! Telâş edecek bir şey değil. Fakat çok enteresan.

Ulema sesi:

— Bu kelime Arabiyül’asıldır?

Felek:

— Müsaade buyurun da sözümü bitireyim. Efendim! Paris malûm.

 Ermeni madamı:

— Helbette malum! Paris’i bilmiyen…

Sesi kısık kaptan:

— Madam rahmetli peder bilir miydi.

— Afedersiniz. Ben sizilen lâf etmoorum.

— Ya! Vah vah! Etse idiniz ne olurdu!

Genç bayan:

— Usulü müzakereye dair söz isterim:

Felek:

— Ben lâfımı bitirmeden kimseye söz vermem. Paris’te meşhur Pastör enstitüsünde..

Yaşlı kadın:

— Aman evladım! Kusura bakma anlıyamadım.

— Teyze hanım! Kuduzun ilâcını bulan meşhur bir Fransız doktoru vardır. Adına (Pastör) derler. İşte onun nâmına açılmış bir enstitü vardır. Orada hep hekimliğe, hastalığa, ilâca dair araştırmalar yaparlar.

Yaşlı kadın:

— Hay Allah senden razı olsun evlâdım. Şunun adresini ver de ben de gideyim şu romatizmama…

— Teyze hanımcığım! Burada değil, Paris’te..

— Ya! vah vah! Acaba şubesi yok mu?

— Yok. Dinleyin efendim. İşte bu enstitüde bir Rus kadın profesörü ne yapmış biliyor musunuz?

Ermeni madamı:

 — Jönösipa Je ne sais pas.

Kısık sesli kaptan:

— Madam! Sıpa lâfı etme! Alınan olur.

— Pardon sizilen lâfım yok! Dedim ya! Jönösipa!

Kısık ses:

— Sevsinler.

— Seni sevsinler!

Felek:

— Hâlâ şunun şurasında lâf nasıl dinlenir öğrenemediniz gitti. Madam! Siz de Fransızca görüşmeyiniz!

İşte bu Rus kadın profesör tavuklara bir ilâç şırınga ediyor, hepsini horoz yapıyormuş.

Salonda bir vaveylâ:

Kadın sesleri:

— Nasıl nasıl? İyi işitemedik. Bir daha söyler misiniz?.

— Rica ederim! Sükûneti muhafaza ediniz!

Evet! Tavuklara bu ilaç şırınga edilince bir hatta sonra şâhane bir ibik ve muhteşem bir kuyruk sürüyor ve tavuk başlıyor dünkü hemşirelerine göz atmıya.

Yaşlı kadın:

— Amanın daha neler göreceğiz!.

Ulema sesi:

— Bunun avamilde yeri vardır. Bazı müennes kelimeler müzekker olabilirler.

Kısık sesli kaptan:

— Hocam kelime değil, tavuklar horoz oluyormuş.

Ulema sesi:

— Azizim! Sizin gibi tahsili kıt kimselerle ülfet etmek itiyadım değildir.

Kısık ses:

— Çatlat hocam a’yını çatlat!

Ermeni madamı:

—Hangi ayıyı çatlatacak!

Şişman avukat:

— Madam lâf ederken bana bakma!

— Göze yasak vardır?

— Göze de yasak vardır, söze de. Sen kanunu cezayı okudun mu?

— Ben Jamanaktan başka kazeta okumam.

Felek:

— Acele etmeyin anlatacağım.

Teyze hanım:

— Anlat evlâdım anlat! Sen onlara bakma! Adamın lâfını keserler. Bugüne bugün ben..

Felek:

— Ben… Ne diyordum. Ha! Tavuklardan sonra bir dişi domuza da ayni ilâcı şırınga etmiş…

Bütün kadınlar hep bir ağızdan:

— Erkek olmuş mu?.

Felek:

— Olmuş.

Salonda:

— Ooh! Ne iyi. Sesleri..

Felek:

— Şimdi bu profesör işi insanlara da tatbik etmiye çalışıyormuş. Eğer muvaffak olursa…

Kısık sesli kaptan:

— Hapı yuttuk demektir.

Kekeme genç:

— Neden hapı yut, yut, yut, yut..

Yaşlı kadın:

— Aman yavrum yut şunu yut! Üstüme hafakanlar geliyor.

Kekeme genç:

— Neden hapı hapı hapı yutalım!

Kaptan:

— Bizim gibi anadan doğma erkeklerin yanına kadından dönmeler gelecek. Sizin anlıyacağınız mahût erkekler peyda olacak.

Genç bayan:

— Ya kadına dönen erkek olmıyacak mı?.

Kaptan:

— Orasını siz düşünün!

Yaşlı kadın: 

— İnsan ne zaman isterse yine tersine dönecek mi acaba evlâdım?

 Genç bayan:

— Dünyada kadınlıktan vaz geçmem.

Ermeni madamı:

— Ben de. Kadının inceliği erkekte ne gezer!.

Bir feryat:

— Aman madam. Ayağımı ezdin dikkat et. Oof. Bitti yahu! Sen kaç kilosun!

— Senin ne üstüne vazife?

Kısık sesli kaptan:

— Öyle ya! Sen kasap mısın?

— Hayır kantar memuruyum!

Kısık sesli kaptan:

— O senin bildiğin kantar, Rusya’da kestane tartar..

Kekeme genç:

— Kestane tartartartartartar.. Tartar tar.

Bu arada Felek saatine bakar:

— Vay benim saatim durmuş. İçinizde saati olan yok mu?.

Yaşlı kadın:

— Vallah evlâdım! Benim bu yeni saatlere aklım ermiyor.

Ulema sesi:

— Ezanî mi? Vasatî mi?

— Saat yahu! Basbayağı saat işte!

Bir ses:

—Yediye beş var.

Felek:

— Vay! Geç kaldım. Allahaısmarladık haftaya inşallah yine görüşürüz.

B. FELEK