Sitede yer alan tüm yazı, belge ve fotoğraflar “FBBM” Felek Belge Birikim Merkezi’nden alınmıştır. İzinsiz kopyalanması, çoğaltılması ve kullanılması yasaktır. Arşive yazı, fotoğraf ve belge girişleri devam etmektedir.

Bir şeyhülmuharririnlik tartışması

Bir şeyhülmuharririnlik tartışması

Bayram Gazetesi

Yayın Tarihi: 26.08.1979

BİR ŞEYHÜLMUHARRİRİNLİK TARTIŞMASI

Yazan: Abbas Parmaksızoğlu

            15 Eylül 1921. İstanbul gazeteleri, 22 gün, 22 gece süren Sakarya muharebelerinin ilk zafer haberlerini, üç yıllık işgal altında bunalmış İstanbul halkına müjdeliyor.

İkdam gazetesi, “Ankara muhabiri mahsusumuz Yakup Kadri” imzasıyla, zamanın en büyük puntolarıyla manşetten veriyor bu büyük olayı:

İnna Fetahnâleke fethan mübina – Dört beş günden beri taarruzu geçen hak ve adalet müdafii kahraman mücahitlerimiz yılgın ve perişan olan düşmanı mehip bir surette takip ediyor. Sakarya vadileri her gün binlerce Yunan leşiyle doluyor. Elimize geçen ganaim hesapsızdır. Ankara’da ve Büyük Millet Meclisi’nde ezim bir meserret hüküm fermadır. Bütün mazlum Müslümanlara müjdeler olsun. Halâs günü yaklaşıyor..”

İşte bugünlerde, Sakarya muharebelerinin sürdüğü ve Türk süngülerinin kesin zaferiyle bittiği o tarihi ve heyecanlı günlerde, bir başka olay, bir başka tartışma yer alıyor İstanbul’un millici gazetelerinde.

Osmanlı matbuat tarihinde ilk şeyhülmuharririn şerefini kime vermek gerek?

İkdam gazetesinde Abdurrahman Adil Bey meseleyi özetliyor, birbiriyle baş başa çekişen iki adayın isimlerini, Osmanlı edebiyatına, basınına yaptıkları hizmetleri sıralıyor.

Şinasi (İst. 1826-1871) ve Münif Paşa (Antep 1828- İst. 1910)…

Ama hangisi?

Tartışma sarpa sarıyor. Ahmet Rasim ve İkdam Gazetesi sahibi ve başyazarı Ahmet Cevdet Bey de konuya katılıyorlar.

Abdurrahman Adil Bey iki aday hakkında bilgi vermeye çalışarak özellikle Osmanlı matbuat tarihi hakkında kendi bildiklerini de yazarak şöyle diyor.

“Devleti Osmaniye” de üçüncü gazete Tercüman-ı Ahval’dir. Gayrı resmi olarak bir Türk’ün çıkardığı gazetedir. Demek ki milli gazetelerimizin en kıdemlisi Tercüman-ı Ahvâl’dir. Bunun sermuharriri Şinasi merhumdur.

Ceridesi Havadis’in ilk muharririnin kim olduğu meçhuldür. Ceridesi Havadis muharrirlerinden, o zamanki tabir üzerine kâtiplerinden yalnız Ayıntabi Münif Efendi (Sonraları paşa) malumdur. Fakat Münif Efendi bihakkın bir gazetecidir. Kavaim-i nakdiye hakkında yaptığı tetkikat, Matbuat-ı Osmaniye tarihi yazmak gibi ibdâat Münif Efendiye başka bir kıymet ve ehemmiyet verir.

Şinasi merhumun, müceddet lisanı Osmani taraftarı olduğu mahalatı, eşârı ile anlaşılıyor. Şinasi merhumun lisana hizmetinden gayrı ulumu fünüa sahip yeditula bir zat olduğunu kendisini pek yakından tanımış olan bir zattan bilirim.

Münif Paşa’yı yakından tanırım. Dersinde bulundum. Meclisi irfanına pek çok mülazimei ettim. Münif Paşa da ansiklopedik bir adam idi. Bir hasleti var idi ki o da pek çok elsinne-i ecnebiyeye vukufludur. Fransızcadan, Arabi ve Farisi’den gayrı olarak Almanca, İngilizce bilir ve konuşur idi. Hatta Sanskritçe lisanına dahi merak etmiş idi.”

1921 yılı sonlarına kadar Osmanlı matbuatından şeyhülmuharririn kim olacağı meselesi uzun uzun tartışılır. Kimi Şinasi, kimi Münif Paşa der. Bazıları bir üçüncü isim ortaya atar.

Abdurrahman bey konuyu yine İkdam’da şöyle sonuçlandırır:

İmdi, gazetecilerin şeyhülreisi Osmanlılarda kim tanınmak lazımdır meselesini hallederken bu iki namzet yekdiğerine rekabet edecektir. Tayini rüçhan veya bir şahsı salise tevcih-i unvan netice-i tetebbüata muhavveldir. Ama Türk gazetecileri için ilk milli bir gazetenin ilk muharriri olmak üzere Şinasi zuhur etmiştir. Eğer gazeteciler için bir şeyhülreis arayacak olursak bu unvanı Şinasi merhuma vermek icab edecektir.”

Bugün üzerinde tartışmasız tümümüzün birleştiği bir şeyhülmuharririmiz var da bu çeşit tartışmalara girişmek zahmetinden kendimizi uzak sayıyoruz.

Tanrı hemen uzun ve sağlıklı ömürler versin de yirminci yüzyılın son döneminin rakipsiz Şeyhülmuharririni sayın Burhan Felek, tahtında bütün liyakati ve şerefiyle otursun.